İÇİNDE yaşanan ekonomik şartlar içinde, çözüm arayışlarına gerçekçi yaklaşmak durumundayız. Bu dönemde çeşitli sektörler, hatta ekonominin tümü şikayetçi olacaktır. Herkes kendini kurtarmaya çalışacaktır.
Herkese göre çözümler farklıdır. Oturulan koltuğa göre (ekonominin hangi kesiminde bulunuyorsanız), çözümler de farklı olacaktır. Hükümetten talepler artacaktır. Taleplerin çoğu da birbiriyle çelişkili olabilecektir.
DIŞ KAYNAK
Hükümetin yapabileceği şeyler vardır, yapamayacağı şeyler vardır. Yapılamayacakları yaparmış gibi göstermek yarardan çok zarar getirir. Becerilemeyecek işlere becerebilecekmiş gibi yaklaşmak durumu daha da kötüleştirebilir. Bu nedenle, alınacak önlemlere karar verirken ekonomik durumun iyi analiz edilmesi gerekir.
İçinde yaşanan sorun dış kaynak elde etmenin eskiye göre çok zor olmasıdır. Dolayısıyla, sorun aşılmak isteniyorsa, ekonominin talep ettiği kadar dış kaynak bulunması gerekiyor. Küresel şartlarda, ekonominin eski şartlarda devam edebilmesi için gerekli dış kaynağın bulunabilmesinin mümkün olmadığını kabullenmeliyiz.
O halde, "ikinci en iyi durumun" ne olduğu araştırmalıyız. İkinci en iyi durum, içinde yaşadığımız küresel şartlarda, yeterli görmesek de, "ekonominin dış kaynak elde etmesini azamiye çıkaracak" önlemlerdir. Bunlar ne olabilir?
Önlemleri iki ayrı grupta sıralayabiliriz.
Birincisi grup önlemler doğrudan dış kaynak arayışına girmektir. Bu çerçevede, çok gecikmiş de olsa, IMF ile yapılabilecek bir program, arzulamayabileceğimiz bazı şartları içerse de, Türkiye ekonomisine taze dış kaynak yaratabilir. Programın mali desteğinin önden yüklemeli (desteğin önemli bölümünün peşin alınması) olması beklentileri de, fiili durumu da olumluya çevirebilecek önemli bir olgudur. Bu konuyu geçenlerde vurgulamıştım. Galiba, olumlu gelişmeler var.
Aynı paralelde, yoğun ticaret yaptığımız ülkelerin Exim (ihracat) bankalarından yeni kredi limitleri talep edilebilir. O ülkeler de ihracatlarını artırmak istediklerinden, bu ortamda limit artışı almak göreli olarak daha kolay olabilir.
GÖRÜNÜMÜ KURTARMAK
İkinci grup önlemler daha çok içeride beklentileri olumlu tutmaya, dış piyasaların Türkiye ekonomisine bakışlarını olumluya çevirmeyi hedefleyen (defansif) önlemlerdir. Bu önlemler görüntüyü iyileştirmeye, en azından daha da bozulmasını engellemeye yönelik olmalıdır.
Kredi derecelendirme kuruluşlarının bu ortamda Türkiye ekonomisine bakışlarını olumsuza döndürmeleri hafife alınmamalıdır. Kamu finansmanının bozulabileceğine yönelik girişimlerden kaçınılmalıdır. Bu gibi ortamlarda, tüm sektörler muhatap oldukları vergilerin düşürülmesini talep ederler. Dış kaynak yeterli düzeyde bulunamadıkça, vergi indirimleri hiçbir işe yaramaz. Ama, ekonomik durgunluk yüzünden zaten bozulacak olan bütçe performansı daha da bozulur. İç ve dış beklentiler daha da olumsuzlaşır. Bu dönemde, devletin dolaylı ya da doğrudan para dağıtması bazı şirketleri kurtarabilir, ama ekonomiyi kurtarmaz.
İç talebi artırmaya çalışmak yarardan çok zarar getirir. Dış kaynak olmadıkça ekonomik büyüme olmaz. Dış kaynağın yeterince bulunamadığı bir ortamda iç talebi şişirmeye çalışmak kendimizin yaratacağı bir başka ekonomik krize davetiye çıkarmaktır.
Bu iki grup tavsiyeler yerine getirildiğinde ekonomi rahatlayacak mıdır? Yeterince dış kaynak bulunamadıkça hayır. Bugünkü ortamda Türkiye ekonomisinin eski düzeylerde dış kaynak bulabilmesi, en azından şimdilik, mümkün görünmüyor. Bu tavsiyeler ancak ekonomik acıları göreli olarak hafifletici olacaktır. Tavsiyelere uyulmadığı takdirde, çekilecek acı daha da büyük olabilir. Hükümetin bundan fazla seçeneği de yok.