Ekonomik dalgalanmaya siyasetin dayanıklılığı

EKONOMİ yavaşladığında, siyasi otoritenin ekonomi politikaları yoluyla nasıl tepki vereceği önemli. Geleneksel olarak tepkiler ülkeden ülkeye değişebiliyor.

Örneğin, gelişmiş ülkeler arasında ekonomik yavaşlamaya kayıtsız kalmayıp hemen ekonominin yeniden büyümesi yönünde tepki veren ülkeler içinde Amerika başı çekiyor. İngiltere de hemen arkasında denebilir. Buna karşılık, Avrupa’da, özellikle de Almanya’da, ekonomik yavaşlamaya siyasi otorite daha dayanıklı görünüyor.

Gelişmekte olan ülkelerde siyasi otorite genellikle ekonomik yavaşlamaya tahammül edemiyor. Yavaşlama belirtileri ortaya çıktığı anda, nedeni ne olursa olsun, ekonomiyi büyütücü politikalar devreye sokulmaya çalışılıyor. Enflasyon azdırılabiliyor. Ekonomik büyüme oynak olabiliyor. Sonuçta, tüm ekonomi bir aşağı, bir yukarı salınıp duruyor.

Şimdiye kadar, Türkiye’de de ekonomik yavaşlamaya siyasi otorite dayanıklı olamadı. Uzun süre yüksek enflasyon içinde yaşamamızın bir nedeni de zaten buydu. Kısa dönemli ekonomik büyüme uzun dönemli enflasyona şimdiye kadar hep tercih edildi.

DIŞARDA

Küresel düzeyde yeniden ekonomik yavaşlama sürecine girildi
. Az ya da çok, tüm ülkelerde ekonomik büyümenin düşeceği tahmin ediliyor. Verilecek ekonomi politikaları tepkilerine göre, bazı ülkelerde ekonominin küçülmesi dahi söz konusu olabilir.

Yavaşlamaya en az dayanıklı Amerika ve İngiltere hemen tepki verdi. Amerika milli gelirlerinin yüzde 1.5’ine varan vergi indirimiyle ekonomik yavaşlamayı tersine döndürmeye çalışıyor. Paketin mayıs ayı içinde uygulamaya girmesi bekleniyor.

Geçenlerde, İngiltere de 50 milyar sterlin tutarında bir paket açıkladı. Toplam miktarı uygulamaya göre artabilecek öneriye göre, bankaların bilançolarındaki değersiz konut kredilerine baz edilmiş menkul kıymetler Hazine bonoları ile değiştirilecek. Önlem paketlerinin konut kredileri sorununun hane halklarını ezmemesi amacıyla çıkarıldığı söylense de, asıl amaç konut kredileri sorununun kredi kısıntılarına neden olup ekonomik büyümeyi durdurmaması.

Almanya’dan fazla bir ses çıkmıyor. Fransa, İtalya, İspanya gibi ülkeler ise para politikasının şimdikinden daha gevşek olmasını arzu ediyor. Avrupa Merkez Bankası’nın (AMB) "biraz enflasyon olsun, ama ekonomi yavaşlamasın" yaklaşımı benimsemesi isteniyor. Yıllık enflasyonun yüzde 3.6’ya geldiği Euro Bölgesi’nde AMB şimdilik bu yaklaşıma kulak asmıyor.

İÇERDE

Türkiye’de siyasi otoritenin olası bir ekonomik yavaşlamaya karşı nasıl bir tepki vereceği henüz belirsiz
. Eski alışkanlıklarla ekonomik yavaşlamaya tahammül edilmeyecekse, kamu finansmanı bozulma sürecine girecek demektir. O takdirde, enflasyon bugünkü düzeylerinin çok üzerine çıkabilecektir. Faizler, Merkez Bankası kendi faizlerini yükseltmese dahi, yükselecektir. Uluslararası fon akımları yabancı yatırımcıların artan tedirginliği ile azalabileceğinden, cari işlemler açığı azalmak zorunda kalıp ekonomik durgunluk daha da derinleşebilecektir. Yani, ekonomiyi düzeltelim derken, daha da bozabiliriz.

Ekonomik yavaşlamaya tahammül edip mali disiplini bozmadan fiyat istikrarı odaklı ekonomi politikaları izlenmesi durumunda ekonomik yavaşlamayı, içinde yaşanan şartlarda, asgaride tutmak mümkün olabilecektir. Yavaşlama derin dahi olsa, daha da derinleşmesinin önüne geçilmiş olacaktır.

2001 yılından bu yana siyasi otorite Türkiye’de bu çeşit bir karara zorlanmamıştı. Şimdi, 2001 yılı sonrasında uygulamadaki "enflasyonla mücadele" politikalarının kalıcı olup olmadığı daha iyi anlaşılacak gibi görünüyor. Eski alışkanlıklar mı depreşecek, yoksa, ekonomik dalgalanmalara alışmadığımız yeni bir bakış açısıyla mı bakacağız?

Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı hepimize kutlu olsun.
Yazarın Tüm Yazıları