EKONOMİ politikalarının temel amacı toplumun refahını artırmaktır. Gelir, refahın önemli bir göstergesidir. Dolayısıyla, ekonomi politikaları gelirlerin artmasına çalışır. Ama, gelirler artarken artan gelirlerin ilerideki dönemlerde de korunabilmesi önemlidir.
Gelirlerin artması geniş anlamda ekonomik büyüme anlamına gelir. Ekonomik büyümenin uygulanan politikalar yoluyla herhangi bir dönemde azamiye çıkarılması değil, sürdürülebilir bir büyümenin azamiye çıkarılması çok daha önemlidir.
Aksi taktirde, yakın tarihimizde çok yakından gözlediğimiz gibi, ekonomik büyüme bir yıl çok yüksekken, bir diğer yıl yüksek oranda bir ekonomik küçülme söz konusu olabilir. Kısacası, belli bir oranın üzerindeki ekonomik büyümenin de riskleri vardır.
DAYANIKLILIK
Ekonomik büyümenin sürdürülebilir olması büyümeyi sağlayan kaynakların devamlılığına bağlıdır. Kaynağı sürekli olmayan bir ekonomik büyüme de sürekli olamaz.
Türkiye ekonomisinin son iki yıldır gösterdiği performans yüksek cari işlemler açığına dayanan bir büyüme performansıdır. Cari işlemler açığı, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının gelmediği ortamlarda ek dış borçlanma anlamına gelir. Artan dış borçlanma yoluyla sağlanan büyümenin doğal olarak sürekli olma niteliği tartışmalıdır.
Ekonomik büyüme yüksek olduğu için kriz çıkmaz. Aynı şekilde, dış borçlanmanın artmasıyla da kriz çıkarmaz. Aksine, borçlanılabildiği için cari işlemler açığının finansmanı kolaylaşır. Ekonomik büyüme için kaynak yaratılmış olur.
Sorun, artan borçlanma gereğinin borç verenlerin beklentileri üzerinde yarattığı olumsuz izlenimlerdir. Borcu artanın borç verici açısından riski artar. Belli bir noktada, borçlu, çok borçlanmasından dolayı değil, başka nedenlerle borç verenlerin sinirleri bozulduğu için borçlanamaz duruma düşer. Yani, dalgada teknenin devrilmesi olasılığı artar. Genelde, artan borçlanma yoluyla sağlanan büyümenin sürekli olamayabileceği gerçeği de bu nedenden kaynaklanır.
İçinde bulunduğumuz şartlarda, Türkiye ekonomisinin ‘kötü haberler’ karşısında çok fazla sallanmadan dayanma gücü giderek zayıflamaktadır. Kötü haberleri satın alma eğilimi artmaktadır. Daha büyük dalgalarda az miktarda sağa ve sola yatan teknenin, giderek daha küçük dalgalar karşısında çok daha büyük boyutlarda sağa ve sola yatma olasılığı artmaktadır.
FAİZLER
Ekonomik büyüme yalnızca dış kaynakları değil, iç kaynakları da zorlamaktadır. Bankacılık kesiminin kaynaklarının ciddi miktarlarda artmadığı bir dönemde banka kaynaklarına olan talep artmaktadır. Dolayısıyla, faizler düşmemektedir. Reel faizler yüksek kalmaktadır. Reel faizlerin yüksekliği iç borçların maliyetini olumsuz etkileyip iç borç dinamiğini bozmaktadır. Teknenin daha fazla sallanması yönünde bir başka neden yaratılmaktadır.
Ekonomik büyümeyi daha makul düzeylere çekebilmenin bir yolu Merkez Bankası’nın faizleri yükseltmesidir. Başka çıkar yol olmadığında, olumsuz sonuçlarına rağmen ‘kötünün iyisi’ olarak bu yol da gündeme gelebilecektir. En azından, şimdi faizlerin düşürülmesi için yeterli ortam yaratılamamaktadır.
Para politikası dışı araçlarla büyümenin daha makul düzeylere çekilmesi ileriye dönük riskleri asgaride tutabilmenin tek yolu gibi gözükmektedir.