EĞİTİM bir ülkenin insanına yapılan en önemli yatırımdır. İktisadi açıdan, eğitim alınıp satılabilen bir hizmettir. Dolayısıyla, eğitimin üreticileri (arz) ve talep edenleri (talep) olacaktır. Arz ve talebin olduğu yerde fiyat vardır.
Ülke insanının eğitimi yalnızca eğitilen insana değil, aynı zamanda tüm topluma yarar sağlar. Yani, eğitimde önemli boyutlarda bir dışsallık (externality) söz konusudur. Eğitimi daha yüksek bir toplum aynı toplum içindeki eğitimi az olanlara da olumlu bir fayda sağlar. Devletin eğitime çeşitli yollarla müdahalesinin iktisadi gerekçesinin temelinde de bu gerçek vardır. En azından, devlet verilen eğitimin kalitesini kontrol etmek durumundadır.
DENETİM
Devletin eğitime müdahalesi yalnızca kalite ile ilgili değildir. Toplumun eğitim düzeyini yükseltmeye yönelik olarak, devlet belli bir düzeydeki eğitimi tüm bireyleri için zorunlu kılabilir.
Örneğin, Türkiye’de ilk sekiz yıllık okul eğitimi zorunludur. İktisadi açıdan, devletin zorunlu tuttuğu bir yükümlülüğün maliyetini de ödemek durumundadır. Bu nedenle devlet en azından zorunlu tuttuğu eğitimi tüm bireylerine ücretsiz olarak sağlamak zorundadır. Zorunlu eğitimi yürürlüğe koyan demokratik mekanizma aynı zamanda vergi gelirlerinin bir kısmının da eğitime harcanmasını peşinen kabul etmiş demektir.
Devletin eğitim servisinin bir üreticisi olarak piyasada bulunması devlet dışındaki girişimlerin eğitimde olmamasını gerektirmez. Özel girişimlerin de eğitim sektöründe hizmet sunması doğaldır. Bu şekilde, yalnızca eğitim servisinin arzı artmayacak, aynı zamanda rekabet yoluyla eğitimin kalitesi de artacaktır.
Eğitim sektöründe devlet dışındaki girişimlerin bulunması devletin eğitimin yarattığı dışsallık nedeniyle kendi bünyesi dışındaki eğitime de karışması normaldir. Okulların fiziksel olanaklarından, öğreticilerin uygunluğuna kadar bir dizi konularda devlet kural koyucu olmak durumundadır. Yani, devlet belli kurallar çerçevesinde okullara lisans vermektedir (accreditation). Kurallar koyan otoritenin koyduğu kuralların uygulanıp uygulanmadığını da denetlemesi kadar doğal bir şey olamaz.
Eğitim kalitesinde asgari bir düzeyi sağlamanın yolu olarak devletin temel eğitim alanlarında derslerde okutulan konuların saptanmasında da bir rolü olabilir. Yani, asgari ders müfredatının tespiti de eğitimin kalitesini azamiye çıkarabilmek için bir mekanizma olarak kullanılabilir.
LİSANS
Bütün bunlar devletin eğitim kurumlarının her işine müdahale etmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Devlet dışında eğitim veren kurumlar bir anlamda bir bütün olarak devletten eğitim verebilmek üzere lisans almaktadırlar. Lisans, o kurumun belli bir asgari düzeyde eğitim verebileceği konusunda devletin onayını kanıtlamaktadır.
Lisansı olan bir eğitim kurumu eğitim hizmetini daha iyi sağlayabileceği konusunda kendi stratejilerini belirler ve uygular. Uygulanan stratejilerin devletin koyduğu asgari kurallarla uygunluğunu elbette devlet denetleyecektir.
Eğitim her gün gelişen son derece dinamik bir alandır. Tüm ülkeler eğitimin kalitesini yükseltebilmek için yeni metotlar geliştirmeye çalışmaktadırlar. Eğitim kurumları da kendilerinin geliştirdikleri ya da başkanlarında görüp uygulamalarının kaliteyi artıracağına inandıkları öğretim metodolojilerini uygulamakta serbest olmalıdırlar. Aksi taktirde, devlet dışındaki eğitim kurumlarından beklenen faydayı sağlamanın yolu kalmayacaktır. Bu kurumlar devletin güdümünde, ama devlet okullarından farklı olarak paralı okullardan başka bir şey olmayacaklardır.