Dünya ekonomisi ve Türkiye

DÜNYA ekonomileriyle ilgilenen uluslararası ve ulusal kuruluşların tümü dünyada ekonomik büyümenin yavaşlayacağını tahmin ediyorlar.

Yavaşlama tahmininin arkasında petrol fiyatlarının yüksekliği, Amerikan ekonomisindeki riskler ile Avrupa ekonomilerinde toparlanma olasılığının az olması yatıyor.

Ekonomik büyümedeki yavaşlama ile enflasyonda bir kıpırdanma da bekleniyor. Enflasyondaki yükseliş beklentisinin arkasında da yine petrol fiyatlarındaki artış beklentisi ile gevşeyen mali politikalar karşısında genelde merkez bankalarının hareket alanının darlığı nedeniyle enflasyonist baskıların artması var.

Kısacası, son iki yıldır dünya ekonomileri hakkındaki çok olumlu beklentiler giderek kayboldu. Hava biraz bulutlandı.

FIRSATLAR

Dünya ekonomileri üzerindeki bulutlu hava Türkiye için aslında bir risk değil, fırsat yaratmaktadır
. Fırsatları doğru kullandığımızda, Türkiye ekonomisi birçok açıdan önemli kazanımlar elde edebilecektir.

Dünyada ekonomik büyümenin düşmesiyle Türkiye’nin dış ticaret hacminde dış etkenlerden gelen bir daralma beklemek yanlıştır. Türkiye’nin dış ticaret hacmini belirleyen dış dinamikler değil, iç gelişmelerdir. Dolayısıyla, dünya ekonomilerindeki yavaşlama ihracatımızı olumsuz etkilemeyecektir.

Buna karşılık, ileriye dönük riskleri giderek azaltan bir Türkiye sabit sermaye yatırımları için çok ciddi bir alternatif haline gelmektedir. Çünkü, Türkiye çok büyük bir pazardır. Bu pazarda, Türkiye’nin tüketimi gelir düzeyine göre dünya ortalamalarının oldukça altındadır. Tuvalet kağıdı kullanımından, su tüketimine; gübre tüketiminden, bankacılık sektörünün boyutlarına; lokantaya gitmekten otomobil kullanımına kadar uzanan çok geniş bir alanda Türkiye ekonomisi dünya ortalamasının çok altındadır.

Böyle bir pazarın dünya ekonomileri ortalamasına yaklaşması reel anlamda pazarın iki-üç kat büyümesi anlamını taşımaktadır. Yani, şirketler bazında büyüme, Türkiye gibi ülkelerde pazar payını artırmaktan çok, pazarın büyümesi yoluyla olacaktır. Yatırımcılar için bu durum çok cazip bir görünümdür.

ŞARTLAR

Böyle bir potansiyeli harekete geçirmenin birinci şartı makro ekonomik istikrarsa, ikinci şartı rekabet şartlarının her türlü ayırımcılığı ve kayırımıcılığı önleyecek bir biçimde oluşturulmasıdır. Bu açıdan, gözetim ve denetim görevi gören bağımsız kuruluşların önemi küçümsenemez. Bu kuruluşlar sayesinde, çeşitli sektörlerde rekabet şartları hem önceden bilinen sektör normları olacaktır hem de normlara uymayanların cezalandırılacağı ya da engelleneceği bir ortam oluşturulacaktır. Yani, sektörler bazında istikrar sağlanacaktır.

Son dönemlerde bankacılık sektörüne yönelik olarak yabancı sermayenin ilgisinin artmasında BDDK gibi bir kuruluşumuzun olduğu gerçeğini görmezden gelemeyiz. Dolayısıyla, bağımsız gözetim ve denetim otoritelerinin yapılarını kurcalarken konunun bu tarafını göz önünde bulundurmamız gerekir.

Nüfusu genç ve nüfusuna göre bazı önemli sektörlerde küçümsenmeyecek düzeyde eğitimli bir işgücü ile Türkiye dikkat çekicidir. Artan verimlilik ve rekabet şartları ile tamamlandığında, makro ekonomik istikrarı kalıcı hale getirmiş bir Türkiye, dünya ekonomilerinde hava bulutlandığında daha da dikkat çekici bir konuma gelmektedir.
Yazarın Tüm Yazıları