2000’li yıllarda dünya ekonomileri çok hızlı büyüdü. Yüksek büyüme farklı ekonomilerde farklı dengesizlikler yarattı. Şimdi, tüm çevrelerce belli bir oranda geriye çekilmenin söz konusu olacağı tahminleri yapılıyor.
Örneğin, Amerikan ekonomisi 2002-2007 yılları arasında reel olarak yüzde 3 civarında büyüdü, bazı yıllar büyüme yüzde 5 civarına geldi. Çin ekonomisindeki büyüme yüzde 10’u aştı. Türkiye ekonomisindeki büyüme yüzde 7’ye yaklaştı. Bu dönemde, son birkaç yılı dışarıda bırakırsak, yüksek büyümeden Avrupa’nın gelişmiş ekonomileriyle Japonya nasibini alamadı. Dünyanın geri kalan kısmı geçmişe göre çok hızlı büyüdü.
HÁLÁ İYİMSER MİYİZ?
IMF gibi uluslararası kuruluşlar son dönemde iki ayda bir büyüme tahminlerini güncelliyorlar. Her güncellemede tahminler biraz daha aşağıya çekiliyor. IMF’nin yaptığı son tahminlerine göre, 2006 yılında yüzde 3’e yakın, 2007 yılında yüzde 2.2 büyüyen Amerikan ekonomisi bu yıl yüzde 0.5 büyüyecek. Geçen yılın ortalarında bu yıl Amerikan ekonomisinin yüzde 2’nin üzerinde, bu yılın başında yapılan tahminlerde ise yüzde 1.5 büyüyeceği tahmin ediliyordu. Yapılan tahminlerde yılın ilk yarısında bir küçülme olduktan sonra bir canlanma öngörülüyor. Bu öngörü iyimser olabilir.
Son iki yıldır Euro Bölgesi büyümesi yüzde 2.5’in üzerindeydi. Bu yıl Euro Bölgesi’nin yüzde 1.4, gelecek yıl daha da düşük büyüyeceği tahmin ediliyor. İtalya ve İspanya ekonomilerinin önemli ölçüde ivme kaybedeceği öngörülüyor. İngiltere’de de ekonomik büyümenin geçen seneye göre yarı yarıya azalacağı düşünülüyor.
Gelişmekte olan ülkelerde de büyümenin düşeceği, ama gelişmiş ülkeler kadar olmayacağı öngörüsü yapılıyor. Örneğin, Çin ekonomisi geçen yıl yüzde 11.5 kadar büyürken, bu yıl büyümenin yüzde 9’un biraz üzerinde kalacağı tahmin ediliyor. Hindistan’ın büyümesinin de yüzde 9.2’den yüzde 7.9’a düşmesi bekleniyor. Türkiye ekonomisinin büyümesi geçen yıl yüzde 4.5’iken bu yıl yüzde 4 olacağı tahmin ediliyor. Tahminlerdeki aşağı yöndeki güncelleme gelişmekte olan ülkelere yönelik çok düşük.
Gelişmiş ülkelerde ekonomik büyüme hızla ivme kaybederken gelişmekte olan ülkelerin o denli etkilenmeyeceği (ayrışma) sonucunu çıkarmak belki iyimserlik olarak nitelenebilir. Bu konuya bir başka yazıda döneceğim.
VERİMLİLİK
Bir başka uluslararası kuruluş, OECD, gelişmiş ülkelerde emek verimliliğindeki artışın kararlı bir biçimde düşme eğiliminde olduğunu raporluyor. OECD’nin çalışmasına göre, sanayileşmiş otuz ülkede çalışılan saat başına yaratılan gayri safi yurtiçi hasıla büyümesi 2000 yılında yüzde 2.6 civarındayken, 2006 yılında yüzde 1.4’e düştü.
Emek verimliliğindeki artıştaki yavaşlama özellikle İtalya, Hollanda, Portekiz ve İspanya gibi ülkelerde oldukça dramatik. Bu ülkelerde verimlilikteki artış bu dönemde yüzde 1’in altında kalmış. Amerikan ekonomisinde ise emek verimliliğindeki artış bu dönemde yüzde 2’nin üzerinde, ama son yıllarda düşme eğiliminde.
Dünya ekonomileri olumsuz bir sürecin başındaymış gibi görünüyor. Büyüme ve verimlilik düşüyor. Enflasyon ve ücret talepleri yükseliyor. Hammadde fiyatları yüksek seyrini sürdürüyor.
2000’li yılların başında tüm dünyada gerçekleştirilen küçümsenemeyecek refah artışının bir bölümünün geri verilmesi sürecinin başındayız galiba. Gelişmekte olan ülkelerin bu sürecin dışında kalması zor görünüyor.