1980’li yılların başında Dünya Bankası’nın en büyük müşterilerinden biri Türkiye idi.
O dönemde gerçekleştirilen birçok yapısal reform Dünya Bankası’nın ‘program kredileri’ ve ‘sektör uyum kredileri’ ile desteklenmişti. O dönemde, neredeyse bugün IMF’ye olan borcumuz kadar Dünya Bankası’na borçluyduk.
1980’li yılların sonuna doğru ilişkiler soğudu. Hükümet ekonomik istikrarsızlığa son verecek adımları atmakta isteksiz davrandı. Dünya Bankası da IMF ile bir programda anlaşmadan Türkiye ekonomisini desteklemek istemedi. Sonuçta, Dünya Bankası’ndan net olarak para alan değil, ödeme yapan bir ülke durumuna düştük.
Aradan geçen süre içinde IMF ile çeşitli istikrar programları yaptık. Ama, Dünya Bankası ile ilişkiler bir türlü eski sıcak havasına kavuşamadı. Özellikle 2001 yılından sonra ekonomide birçok önemli adımlar atıldı. Doğru dürüst hiçbiri Dünya Bankası’ndan parasal destek görmedi. Halbuki, Dünya Bankası destek vermeye hazır görünüyordu.
Son dönemde, IMF’yi zorunlu olarak çok ciddiye aldık. Halbuki, IMF’den aldığımız kadar para alabileceğimiz Dünya Bankası’nı boş verdik. Dünya Bankası, IMF’ye göre çok daha uzun vadeli borç veren bir kurumdur. Çeşitli konularda bize teknik danışmanlık yapabilecek kapasiteleri vardır. Dünya Bankası’nı dışlamak hatadır.
REFORMLARA DESTEK
Türkiye çok ciddi ve acı verici yapısal reformları yürürlüğe koyma aşamasına gelmiştir. Reformların bir bölümü ekonomik istikrarı kalıcı yapacak niteliktedirler. Bir kısım reformlar da Avrupa Birliği’ne uyum kapsamında gündeme gelecektir.
Her iki çeşit reform sürecinde Dünya Bankası’nın desteğini sağlamamız birkaç açıdan önemlidir. Reformların kısa dönemli olumsuz etkilerini hafifletecek parasal destek sağlanabilecektir. Dünya Bankası’ndan teknik destek alarak reformların oluşturulması ve uygulanması daha sağlam temellere oturtulabilecektir. Önümüzdeki yıllarda IMF’ye ödeyeceğimiz paralar için çok daha uzun vadeli finansman bulunabilecektir.
Gündemdeki yapısal reformlar geçiş dönemi isteyen konulardır. Örneğin, tarım ve sosyal güvenlik reformları bir hamlede çözülebilecek sorunlar değildir. Geçiş dönemlerinin iktisadi ve sosyal maliyetlerinin olması kaçınılmazdır. Dolayısıyla, reformlardaki geçiş döneminin bir takım zorlukları Dünya Bankası’nın mali desteği ile hafifletilebilir.
IMF ISRARLI
1999 yılı sonundan Bu yana IMF ile üzerinde uzlaşılan standby düzenlemelerinde yapısal reformlar vurgulandı. Bazılarını uyguladık. Bazılarını savsakladık. Makro ekonomik veriler olumlu geldikçe, IMF de yapısal reformlar konusunda çok fazla ısrarcı olmadı. İlk kez, bu yıl yapılacak yeni standby düzenlemesinde IMF yapısal reformlar konusunda eskisine göre çok daha ısrarcı bir tavır alıyor.
IMF ısrar etmeyince, biz de Dünya Bankası ile ciddi bir ilişki içine girmeyi lüzumlu görmedik. Dünya Bankası’nı ciddiye almamızın arkasında biraz da bu neden yatıyordu. Ama, şimdi farklı bir konuma geldik. Geldiğimiz konumda, Dünya Bankası ile sıkı ilişkiler içine girmemiz bizim çıkarımıza olacaktır.