SON haftalarda para piyasalarında yaşananlar kafalardaki soru işaretlerini artırdı. Merkez Bankası’nın kendi faizlerini artırıp döviz piyasasına müdahale etmesi ise kafalarda yeni soru işaretleri oluşturdu.
2001 Krizi’nden bu yana para piyasalarında TL bolluğu vardı. Merkez Bankası piyasadaki fazla parayı borçlanarak piyasadan çekiyordu. Bolluk zamanla eridi. Ekonomik gelişmelere ve beklentilere paralel olarak TL ihtiyacı arttı. Piyasalar artan TL ihtiyaçlarını Merkez Bankası’ndan borçlanarak değil, portföylerinden döviz satarak karşılamayı tercih ettiler. İleriye dönük beklentiler bunu gerektiriyordu.
PİYASA BASKISI
Merkez Bankası ile para piyasaları arasında karşılıklı bir oyun oynanıyor. Oynan oyunun iki tarafı da farklı açılardan güçlü. Parayı basan kuruluş olarak Merkez Bankası’nın gücü tartışılmaz. Ama, piyasalar da güçlü. Merkez Bankası’nın duyarlı olduğunu düşündükleri fiyatlarla oynayarak mali piyasalar Merkez Bankası üzerinde baskı kurabiliyorlar. Piyasaların kurduğu baskının siyasi kanattan da desek alması normaldir. Dolayısıyla, Merkez Bankası iki kanattan baskı altında kalmaktadır.
Piyasada hazine bonosu faizleri düşmektedir. Merkez Bankası’nın düşen faizleri takip etmesi istenmektedir. Ama, aynı anda, TL likidite isteyen piyasalar döviz satışlarıyla kurları da düşürmektedirler. Dolar kurunun geldiği düzeyde şikayetler artmıştır. Merkez Bankası’nın dövize müdahalesi arzulanmaktadır.
Merkez Bankası’nın TL faizini düşürmesiyle, ‘artık TL fazla getiri getirmeyecek, dolayısıyla dövizlerinizi de artık satmayın’ denmektedir. Bu yetmeyip döviz piyasasına da müdahale edilerek döviz kurunun yükselmesi, en azından daha fazla düşmemesi hedeflenmiştir. Kısacası, faiz indirimi de, döviz kuruna müdahale de, döviz kuru düzeyinin beğenilmemesinden kaynaklanmıştır. Bu aşamada, enflasyon hedefi ikinci planda kalmıştır.
Faiz indirimi, amacı ne olursa olsun, ilginç bir eğilim çizmektedir. Bu yıl Para Politikası Kurulu düzenli olarak toplanmaya başladı. Şimdiye kadar Kurul üç kez toplandı. Her toplantının ertesi günü faiz indirimi gerçekleştirildi. Nisan ayında doğal olarak aynı yönde beklentiler yeniden güçlenecektir.
Dalgalı kur rejimine geçildikten sonra Merkez Bankası yaptığı her açıklamada döviz kuru düzeyi ile ilgilenmediğini, döviz piyasasına ancak aşırı dalgalanmaların olduğu dönemlerde müdahale edebileceğini vurgulamıştır. Açıklama birçok açıdan çok inandırıcı olmasa da, piyasaların buna inanması arzulanmıştır. Piyasalar bu söylevi çok ciddiye almayıp Merkez Bankası’nı döviz piyasasına müdahale etmeye zorlamıştır. Başarılı da olmuşlardır.
Bir anlamda, kurun düzeyi konusunda kaygılı bir Merkez Bankası karşısında piyasalar döviz piyasasına müdahale ederek kur düzeyini fazla oynatmadan önemli bir YTL fonu yaratmışlardır. Bu arada, Merkez Bankası da, döviz kuru üzerindeki baskılara dayanamayıp bilançosu üzerindeki kontrolden vazgeçebileceği izlenimi vermiştir.
RİSKLİ BİR YOL
Bizim gibi, mali sisteminde oldukça fazla döviz bulunan ülkelerde, uluslararası sermaye hareketlerinin de hareketli olduğu dönemlerde, dalgalı kur rejimi içinde yaşamak çok zordur. Kurların çok artması da, çok düşmesi de önemli bir sorundur. Şimdi bu sorunu bir kez daha yaşamaktayız.
Sorun, para politikası yoluyla aşılmaya çalışılmaktadır. Bu yolun önemli riskleri vardır. Devam edeceğim.