UZUN süredir, Enerji Üst Kurulu’nun bazı ihalelerde bilançosu en büyük on bankanın teminat mektubunu kabul edileceği yönündeki iş kararını eleştirmek istedim.
Ama, bu kriterin dışındaki bir banka ile özdeşlemem nedeniyle, kendimi tuttum. Eleştirimin, objektif de olsa, yanlış anlaşılmasından kaygı duydum.
Gazetelerden öğrendiğime göre, Rekabet Kurulu’nun devreye girmesiyle bu uygulamadan vazgeçilmiş. Rekabet Kurulu konuya rekabetin engellenmesi açısından bakarak Enerji Üst Kurulu’nu uyarmış. Konu kapanmıştır. Dolayısıyla, bir ilkeyi hatırlatmak için görüşlerimi dile getirmemde bir sakınca yoktur.
Rekabet Kurulu’nun bir devlet uygulamasına karşı çıkması sevindiricidir. Ama, konu, rekabetten çok, devletin uyması gereken bir ilke açısından çok daha önemlidir.
RİSK SINIRLAMASI
Bankalara bankacılık yapabilme lisansı veren devlettir. Lisans yoluyla, devlet tüm dünyaya lisans verdiği bankaların güvenilir olduğunu tasdik etmektedir. Devlet, vatandaşlarının lisans verdiği bankalara para yatırmalarında makul ölçüler içinde bir sakınca olmadığını beyan etmektedir. Bu beyanı yapamadığı zaman, devletin lisansı da geri alması gerekmektedir.
Ekonomideki birimler istedikleri bankayla istedikleri boyutta çalışabilirler. Şirketler ya da kişiler bazı bankalarla çalışmayabilirler. Bazı bankalar bazı ekonomik birimler için çok daha güvenilir olabilir. Ama, bankalar arasında bu ayırımcılığı devletin kendisi yapamaz. Çünkü, bankalara bankacılık lisansı veren devlettir.
Bu ilkeden yola çıkarak devletin sistemdeki tüm bankalardan sınırsız garantileri kabul etme zorunluluğu olduğu çıkarılmamalı. Aksine, devlet de kendi çıkarlarını korumak durumunda olan bir kurumdur. Devletin çıkarları halkın çıkarlarıdır.
Bankaların üstlenebileceği iş hacmi paralelindeki güvenilirliği sermayeleriyle ve sermayelerini nasıl kullandıkları ile doğru orantılıdır. Dolayısıyla, devlet bir bankanın riskini almaktan kaçınamaz, ama alacağı riski sınırlayabilir. Küçük bankaların daha küçük boyuttaki risklerini alabilir, büyük bankaların ise çok daha büyük risklerini taşıyabilir.
Böyle bir tutum ayırımcılık değil, risklerin dağıtılması ve sınırlandırılmasıdır. İktisadi bakış açısı da bunu gerektirir.
REKABET
Enerji Üst Kurulu’nun bazı bankaların teminat mektuplarını kabul etmemesi elbette rekabeti de sakatlayan bir uygulamaydı. Ama, rekabetin sakatlanmasıyla zarar görecek olan Enerji Üst Kurulu değil, Enerji Üst Kurulu’nun ilgilendiği ihalelere katılacak olan firmalardı. Bu açıdan, Enerji Üst Kurulu’nun böyle bir karar alması rekabet açısından çok eleştirilecek bir konu değildir. Bir kurum bu anlamda rekabeti sınırlamakta özgürdür.
Kuruluşlar istediği şirketi ihaleye davet eder, istediklerini ihale dışında bırakabilirler. İstedikleri bankayla çalışabilirler. İstediklerini, dışarıda bırakabilirler. Ama, devletin böyle bir lüksü yoktur. Çünkü, banka lisansı veren devlettir. Devlet lisans verdiği bankalarda ancak alacağı riskin boyutuna karar verir, risk alıp almamaya değil. O karar lisans verilirken verilmiştir.
Bir bankada devlet ya da devletin bir organı hiç risk almak istemiyorsa, vatandaş neden alsın ki?