BATI toplumlarında ‘herkesin kendi çıkarını en iyi bildiği’ ilkesi geçerlidir. Bu nedenle kişilerin seçimine devlet müdahale etmez. Birinin seçimi diğerinin seçme özgürlüğünü kısıtlamadığı sürece herkes seçiminde özgürdür.
Sosyalist toplumlarda ve bizde ise, devlet her şeyi herkesten daha iyi bilir. En iyi bilen devlettir. Bireylerin nasıl hareket etmesinin kendi için en iyi olacağını bilen de devlettir. Devlet söyler, kişiler yapar.
SİMİTÇİ MUHABBETİ
Bu bakış açısıyla, geçmişte sektör bazında planlar yapıldı. Kimin ne tüketebileceğine bakılmadan kimin ne üreteceğine karar verildi. Mal fiyatının ne olması gerektiğine merkezden karar verildi. Hangi sektöre bankaların ne kadar kredi vereceği kararlaştırıldı. Devlet projeye karar verdi. Girişimcilerimiz uyguladılar.
Bu sistem doğal olarak çöktü. Çünkü, devlet her şeyin en iyisini bilmez. Aksine, piyasalarda olan biten hakkında devletin en ufak bir fikri yoktur. Devleti yöneten siyasetçilerin siyasi öncelikleri vardır. Devletin bilgisi orada başlayıp orada biter.
Bu nedenle, devletin işlere en az burnunu soktuğu ekonomiler göreli olarak daha başarılıdırlar. Orada, kişiler öndedir. Herkesin kendi çıkarlarını azamiye çıkaracak seçimler yapmasına izin verilir. Çıkar çatışmaları dengeyi sağlar.
Son günlerde ‘devletin her şeyi en iyi bildiği’ ilkesi bizde yeniden hortladı. Biraz da, cari işlemler açığı konusunu gündemden düşürmeye yönelik olarak ‘kredi kartları sorunu’ gündeme taşındı. Her gün yeni bir bomba patlatılıyor. Yeni bombalardan biri de artık herkesin bankalardan kredi kartı alamayacağı oldu. Hürriyet’in haberine göre, boyacılar ve simitçiler artık bankalardan kredi kartı alamayacaklarmış. Herhalde onlar ödeme güçlerinin sınırlarını bilecek kadar gelişmemişler!
Devlet kimin hangi limitte kaç tane kredi kartı alacağına karar verecekmiş. Devlet her şeyi en iyi bildiğine göre, mutlaka bu konuyu da en iyi biliyordur! Kimin ne ödeyebileceğini, kimin borç takıp kaçabileceğini en iyi devlet biliyordur!
Cep telefonu kullanabilecek mali duruma gelmiş simitçi ve boyacılar kredi kartı neden kullanmasınlar? Bankalar bu insanlara güveniyorlarsa, başkalarına ne oluyor?
Konu bu şekilde ortaya konduğunda, standart tepki şu oluyor: ‘Bankalar ne yaptıklarını bilmiyorlar. Paraları batırıyorlar. Sonra, faturayı bitin toplum ödüyor. O halde, devlet bu işe karışmalı.’
Tepki de yanlış, içeriği de yanlış. Bankaların para batırıp tüm topluma yük olmamasını önlemenin yolu bankaların kime ne kadar hangi faizde kredi vereceğine devletin karar vermesi değildir. Öyle olursa, tüm bankaları batırırız. Kamu bankalarını batırmadık mı?
RİSK İDARESİ
Bu işin çözümü bankaların risk idaresini denetlemek ve yönlendirmektir. Bankaların risk idaresini yönlendirmek bankalara ne yapacaklarını söylemek değil, yaptıklarının sermayeleriyle uyumunu izlemektir. Bu alanda gereken yapılamıyor diye bankaların faaliyetlerinin kamulaştırılması ‘geriye dönüş’ anlamı taşır.
Gündem yokluğunda ya da gündemi değiştirme gayreti içinde, tehlikeli sularda dolaşıyoruz. Sistemin bunca sorunları varken kredi kartlarının kimlere verileceğini tartışmak komik olmaktadır.