GEÇEN yılın ağustos ayında gelişmiş ülkelerde finans piyasaları iyice karıştı. Uluslararası para tedirginleşti. Bizim gibi gelişmekte olan ülkelere akan uluslararası sermaye farklılaştı.
Türkiye ekonomisi şimdilik dünyada hiçbir şey olmamış gibi bazı dengelerini sürdürüyor.
Örneğin, ithalat talebinde bir yavaşlama gözlenmiyor.
Dış ticaret artışı hızlanarak devam ediyor. Cari işlemler açığı rekorlar kırıyor.
Dış açıklarımız hızla artıyor.
Ama, açıkların finansmanı giderek farklılaşıyor.
Daha fazla borçlanarak açıkları sürdürebiliyoruz.
İleride, artan borçlarımıza ödeyeceğimiz faizlerle cari işlemler açığımızın büyümesine ek katkılar yaratıyoruz.
FİNANSMAN YAPISI DEĞİŞİYOR
Geçen yılın ağustos ayından bu yılın nisan ayına kadar cari işlemler açığımız toplam 32.4 milyar dolar oldu.
Bir önceki dönemde aynı aylar arasında (nisan 2007-ağustos 2006) cari işlemler açığımız 24 milyar dolardı. Yani, son dokuz ayda, piyasalar karıştıktan sonra cari işlemler açığı yüzde 35 arttı.
Toplam yurt dışı finansmanda kayda değer bir değişme olmadı.
Son dokuz ayda Türkiye yurtdışından net bazda 34.6 milyar dolar finansman sağladı.
Geçen yılın aynı döneminde sağlanan net finansman 36.1 milyar dolardı. Sorun, toplam finansman değil, finansmanın alt kalemleri.
Doğrudan yabancı yatırımcılar son dokuz ayda, geçen yılın aynı dönemini kapsayan dokuz aya göre, 18.4 milyar dolardan 12 milyar dolara geriledi.
Bu kalemden yaklaşık 6.5 milyar dolar daha az kaynak bulabildik.
Portföy yatırımları ise Türkiye ekonomisine ek dış kaynak sağlayan bir kalem olmaktan çıkıp yabancı yatırımcıların çıkışını finanse eden bir kalem oldu. Son dokuz ayda yabancılar net bazda 11.3 milyar dolar kadar portföy yatırımlarından çıktılar. Halbuki, geçen yılın aynı dönemine gelen dokuz ayda portföy yatırımları yoluyla yabancılar Türkiye ekonomisine 13.6 milyar dolar dış kaynak sağlamışlardı.
Sonuçta, büyüyen cari işlemler açığının finansmanının neredeyse tüm yükü bankacılık kesimi ile özel sektörün yurtdışından yaptıkları doğrudan borçlanmalarının üzerine bindi. Bu kesimler son dokuz ayda net bazda 33.9 milyar dolar borçlandılar. Geçen yılın aynı döneminde borçlanılan miktar 4 milyar dolardı. Borçlanmalarla hem cari işlemler açığını finanse ediyoruz hem de portföy yatırımlarından çıkan yabancı yatırımcıların paralarını ödüyoruz.
Yurtdışı finansman olanakları yapı değiştirdikçe, Merkez Bankası’nın döviz rezervi biriktirmesi de zorlaşıyor. Son dokuz ayda döviz rezervlerimiz 1.2 milyar dolar kadar artmış. Geçen yılın aynı dönemine gelen dokuz aydaki döviz rezervleri artışı 11.3 milyar dolardı.
ÖZEL SEKTÖR RİSKİ
Bankalar yurtdışından aldıkları mevduatlar ve doğrudan krediler yoluyla dış yükümlülüklerini artırıyorlar.
Artışın önemli bir bölümü uzun vadeli (vadesi bir yıldan fazla) borçlanmalardan geldi.
Aynı şekilde, özel sektör borçlanmalarının da hemen hepsi vadesi bir yıldan uzun krediler yoluyla oldu.
Bu çeşit kredilerin önemli bir bölümü bankaların verdikleri teminat mektubu karşılığında gerçekleşiyor.
Yurtdışında krediyi veren bankalar giderek yurtiçinde bankaları olan yabancı bankalar oluyor.
Değirmenin suyu akmaya devam ediyor.
Ama, daha ne kadar akacağı belirsiz.
Türkiye’de banka sahibi yabancı bankaların da frene basması durumunda değirmenin suyu oldukça azalabilir.
Bu anlamda, özel sektörün risk profili giderek öne çıkıyor.