CARİ işlemler açığının büyümesi bir ekonomide tasarruf açığının da giderek büyüdüğü anlamına gelir.
Dolayısıyla, cari işlemler açığının kontrolüne yönelik her türlü önlem ekonomideki toplam tasarruf açığının küçültülmesine yönelik olmak zorundadır.
Tasarruf dengesi ekonomideki tasarruflarla yatırımlar arasındaki fark olarak tanımlanır. Tasarruflar yatırımlardan fazla ise tasarruf fazlası vardır. Tasarruflar yatırımlardan daha az ise tasarruf açığı söz konusu olur.
Cari işlemler açığımız olduğuna göre Türkiye ekonomisinde toplam tasarruflar toplam yatırımlardan az demektir. Aradaki fark dış kaynak girişiyle karşılanmaktadır.
SORUN
Aşağıdaki tablo durumu gayet iyi özetlemektedir. 1999 yılından bu yana toplam tasarruflarımız milli gelirimizin yüzde 19.8’inden yüzde 22.1’ine gelmiştir.
Tasarruflar artarken yatırımlar daha da hızlı artmış, milli gelirimizin yüzde 22.7’sinden yüzde 27.5’ine gelmiştir. Dolayısıyla, tasarruf-yatırım açığımız milli gelirimizin yüzde 2.8’inden yüzde 5.4’üne ulaşmıştır. Aynı oranda da dış kaynak ihtiyacı ortaya çıkmıştır.
Kamu sektörü zaten tasarruf açığı olan bir kesimdir. Ama, 1999 yılından bu yana, kamu kesimi, tasarruf açığını milli gelirimizin bir oranı olarak yüzde 6.4’den yüzde 1.9’a düşürmüştür. Yani, kamu sektörü, tasarruflarının milli gelirimize oranını 4.5 puan artırmıştır.
Kamu sektörü tasarruflarını artırırken, yatırımlarını da kısmıştır. Kamu yatırımları milli gelirin yüzde 6.2’sinden yüzde 4.8’ine gerilemiştir.
Tasarruf dengesinin tutturulmasında kamu sektörü küçümsenmeyecek bir çaba gösterirken, sorun, özel kesimden kaynaklanmıştır. Özel sektör tasarruflarını azaltırken, yatırımlarını artırmıştır. Net tasarruf fazlası radikal bir biçimde azalmıştır.
ÇÖZÜM
O halde, çözüm nedir?
1. Kamu sektörü daha fazla tasarruf edecek (faiz dışı fazla artacak) ve yatırımlarını daha fazla kısacak.
2. Özel sektör tüketimini kesip tasarruflarını artıracak.
3. Özel sektör yatırımlarını kısacak.
Bu seçeneklerden hangisi işimize geliyor? Siyasi açıdan hiçbiri işimize gelmiyor. Ama, iktisadi açıdan, tüm seçenekleri bir arada, belli bir ölçüde uygulamak durumundayız.
İç talep artışının dizginlenmesi derken de, bu gerçek dile getirilmektedir. Özel sektörün de, kamu sektörünün de tüketim harcamalarında kısıntıya gidilmelidir. Özel sektörün yatırım harcamalarındaki artış bir ölçüde frenlenmelidir.
Bütün bunlar, tüketici kredilerinin faizlerinden alınan kaynak kullanımı destekleme fonu kesintisi ve otomobillerdeki özel tüketim vergisi artışlarıyla başarılabilir mi?