Çözüm para basmak değil

SEÇİMLERDEN önce döviz kurlarının yükselmesi gereğini öne sürerek hükümette Merkez Bankası’na çatma görevi dış ticaretten sorumlu Devlet Bakanı tarafından yürütülüyordu. Şimdi, nöbeti Sanayi Bakanı devir aldı. Sanayi Bakanı piyasada para olmadığından hareketle Merkez Bankası’nın para basması gerektiği savunuyor.

Yalnızca Merkez Bankası’nın uyguladığı politika eleştirilmiyor.

Merkez Bankası’nın hükümetle inatlaştığı iddia ediliyor.

Daha da ileri giderek bu inatlaşmanın ardında Merkez Bankası Başkanı’nın psikolojik durumu masaya yatırılıyor.

Kısacası, çok teknik bir konuda eleştiri düzeyi olabildiğince düşürüldü.

Yakışmıyor.

İNATLAŞMA

Merkez Bankası hükümetle inatlaşıyor mu?

İnatlaşması için Merkez Bankası ile hükümetin farklı hedefleri olup farklı politikalar uygulayarak Merkez Bankası’nın hükümetin ayağına basmaları gerekiyor.

Merkez Bankası enflasyon hedeflemesi doğrultusunda bir para politikası uyguladığını iddia ediyor.

Hedeflenen enflasyon yalnızca Merkez Bankası tarafından belirlenen bir büyüklük değil.

Enflasyon hedefi Merkez Bankası ile hükümetin ortak belirlediği bir rakam.

Dolayısıyla, hedeflerde bir çelişki olamaz, olmaması gerekir.

Bir inatlaşma söz konusuysa, Merkez Bankası’nın hükümetle inatlaşması değil, kamu zamlarını biriktirip topluca zam yapmasıyla, maliye politikalarını gevşeteceği sinyalleri vermesiyle, mali aflar çıkarıp popülist politikalara yöneldiği izlenimi vermesiyle, "IMF’den kurtulduk" havası yaratmasıyla hükümetin Merkez Bankası ile inatlaşması söz konusu olabilir.

Yani, gerçek tam tersi gibi görünmektedir.

Bu çeşit yaklaşımlarla hükümetin gerçekten fiyat istikrarına yönelik bir hedef için çalışmak istemediği de anlaşılabilir.

Merkez Bankası para basarak piyasadaki para yokluğunu giderebilir mi?

Bu sorunun bilimsel yanıtı tüccar mantığı ile bulunan çözümlerle hiç uyuşmaz.

Tüccar yaklaşımı ile "piyasada para yok" dendiğinde, ekonomik birimlerin kendilerini kastıkları anlaşılır.

Yatırım yapanlar yatırımlarını kısarlar ya da tümden ertelerler.

İnsanlar eskisi kadar tüketim yapmazlar.

Borçlu olanlar borçlarını mümkün olduğunca geç ödemeye çalışırlar.

Eskiden peşin alım yapanlar veresiyeye dönerler.

Alacak vadeleri uzar.

Borç ödemek yerine cepte para ile dolaşmak tercih edilir.

Bütün bunların piyasadaki para miktarı ile hiçbir ilgisi yoktur.

BAS PARAYI

Sorunu gidermek için Merkez Bankası’nın daha fazla para basıp piyasaya vermesi de bir işe yaramaz.

Piyasaya giren ek para da yine ekonomik birimlerce bir kenara konur.

İşler düzeldiğinde, basılan paralar enflasyon olarak geri döner.

Sorunun çözümü ekonomik birimlerin ileriye dönük beklentilerini olumluya çevirmekten geçiyor.

Merkez Bankası’nın para basması beklentileri iyileştirmez, aksine daha da bozar.

Merkez Bankası’na çatarak siyaset yapmak artık geride kalmalı.

Fiyat istikrarını tesis etmek istiyorsak, para politikasının yakasını bırakmalıyız.

Eleştiriler para politikasının yeterince fiyat istikrarına odaklanmadığı için olmalı.

Bütün bu tartışmalar düşük enflasyonla yaşamakta zorlandığımızın en belirgin kanıtı.

Hükümetin bazı üyeleri de bu olgunun sözcülüğünü yaparak aslında üyesi oldukları hükümete uyguladıkları ekonomi politikaları konusunda itibar kaybettiriyorlar.

Bindikleri dalı kesiyorlar.

Beklentileri daha da bozuyorlar.
Yazarın Tüm Yazıları