CUMARTESİ günleri yazmıyorum. Ama, günün ve konun önemi dolayısıyla sizleri bu cumartesi günü ekonomi dışı, ama ekonomiyle ilgili bir yazıyla rahatsız ediyorum.
Bugün Çocuk Bayramı. Bu bayramı coşkuyla kutlamak için çocuk ya da büyük herkesin bir nedeni var. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışının kutlanmasını çocuklara armağan etmeyi düşünen Cumhuriyetin kurucuları herhalde ülkenin çocukları için çok büyük idealler besliyorlardı. Acaba bu ideallere 82 yıl sonra ulaştık mı ya da yaklaştık mı?
Son yıllarda okullaşma ile okuma-yazma konusunda küçümsenmeyecek mesafeler alındı. Ama, bazı illerimizde hála okul olmadığı için okula gidemeyen çocuklarımız var. Okula gitme yaşında geldiği halde hála okula gönderilmeyen kız çocuklarımız var. Bu bayram onların da bayramı. Ama, bayramlarının farkında oldukları bile şüpheli.
ÇOK GERİYİZ
Çocuk eğitiminin en önemli parçası okul öncesi eğitim denen 4-6 yaş arası verilen eğitimdir. Dünya çapında yapılan çalışmalar 4-6 yaş arası eğitim görüp daha sonra normal eğitimlerine devam eden çocukların diğerlerine göre çok daha başarılı ve verimli olduğunu ortaya koymaktadır.
Erken çocuk eğitiminde Türkiye her açıdan son derece geri bir noktadadır. 2003 yılında yalnızca 360 bin çocuğumuz erken çocuk eğitim programlarına kayıtlıydı (yüzde 10’un biraz üzerinde). Bunların yüzde 20’si kreşlere gidiyor. Halbuki, dünyada bu gruptaki çocukların ortalama yüzde 40’ı erken çocuk eğitimi almaktadır. Bu oran yüksek gelirli ülkelerde yüzde 90 iken, orta-düşük gelirli ülkelerde yüzde 36’dır.
Orta gelirli olarak niteleyebileceğimiz ülkemizde erken çocuk eğitimi yok denecek kadar azdır. Bu yıl için erken çocuk eğitiminde okullaşmanın ülkemizde yüzde 25 olması hedeflenmektedir. Hedef dahi dünya ortalamasının altındadır.
2001 yılı verilerine göre, 4-6 yaş grubu çocukların okullaşma oranı Fas’ta yüzde 34, Gürcistan’da yüzde 22, Meksika’da yüzde 70, Ürdün’de yüzde 27 ve Yunanistan’da yüzde 73 olmuştur. Bu konuda ne kadar geri olduğumuz çok açıktır.
Erken çocuk eğitimi bugüne kadar ülkemizde hep ek yük olarak görülmüştür. Aileler çocuklarını anaokullarına gönderseler dahi, anaokullarını çoğunlukla bir eğitim sürecinin başlangıcı olarak değil, çocuklara gündüz bakacak kurumlar olarak görmektedirler. Bu şekilde, annelerin çalışması kolaylaşmaktadır.
ZORUNLU EĞİTİM
Erken çocuk eğitimi ucuz bir proje değildir. Konuya gerekli önemi veren ve anaokulu olan birçok okulda en maliyetli bölüm anaokulu bölümleridir. Bu bölümlerde öğretmen başına düşen çocuk sayısı azdır. İşletme giderleri fazladır. Yatırım harcamaları oransal olarak yüksektir. Ama, erken çocuk eğitiminin çocuğa ve topluma getirisi üstlenilen maliyetlerin çok üzerindedir.
Örneğin, dünya çapında yapılan araştırmalar erken çocuk eğitiminin çocukların eğitimlerini yarıda bırakma olasılıklarını ciddi oranda azalttığını göstermektedir. Diğer şartlar aynı kaldığı halde, erken çocuk eğitimi gören kişilerin gelirlerinin de diğerlerine göre daha fazla olduğu bilinmektedir.
Türkiye erken çocuk eğitimi konusunda dünya ortalamalarını tutturmak için çok büyük bir atılım yapmak zorundadır. Bu amaçla önce anne ve babalar eğitilmelidir. Erken çocuk eğitim kurumları, kreş ve gündüz bakım evleri olarak değil, eğitimin ayrılmaz bir parçası olarak görülmelidir. Hatta, Milli Eğitim Bakanlığı’na gerekli mali kaynaklar verilip erken çocuk eğitimi zorunlu eğitimin bir parçası yapılmalıdır.
Başardığımızda, Çocuk Bayramı’nı daha coşkulu kutlamaya hak kazanacağız.