GELİŞMEKTE olan ülkeler içinde çok kısıtlı sayıdaki ülkelerde cari işlemler açığı var. Bunlardan en önemli üçü, Macaristan, Romanya ve Türkiye geçenlerde bir panelde tartışıldı. İlginç bir sonuç ortaya çıktı.
Göreli olarak yüksek cari işlemler açığı verip bunu kolayca finanse edebilmenin arkasında uluslararası sermaye akımları var. Sermaye akımları yavaşladığında, ne yapacakları konusunda üç ülkenin de inandırıcı bir B Planı yok.
BAHANELER
Herkesin neden B Planı olmadığı konusunda kendine göre bir bahanesi var. Dolayısıyla, sermaye akımlarının yavaşlaması sonucunda gerekli uyum piyasalara bırakılmış durumda. Piyasalar uyumu tatlı mı yapar, sert mi yapar belli değil.
Macaristan milli gelirinin yüzde 8’inden fazla cari işlemler açığı veriyor. Göreli olarak tarihlerindeki en yüksek cari işlemler açığı verdikleri halde, açığın finansmanı hiç de zor değil. Artık bir Avrupa Birliği ülkesi oldular. Giriş tarihini ertelemeye devam etseler de, bir gün Euro Bölgesi’ne girmek gibi bir hedefleri var.
Ekonomik büyüme tatminkar düzeyde. Paraları Euro’ya göre istikrarlı. Forint reel olarak değer kazanıyor. Enflasyon tek haneli rakamlarda. Bu dengeyi bozmak istemiyorlar.
Macar otoriteleri artık bir Avrupa Birliği ülkesi olan Macaristan’a uluslararası yatırımcıların farklı yaklaştığını düşünüyorlar. Yakında Euro’ya geçip faiz oranlarının da Avrupa ile aynı olacağı düşüncesiyle, ülkenin borçlanma kapasitesinin arttığını, iktisadi anlamda işlenen günahlara karşı uluslararası piyasaların daha müsamahalı yaklaştığı yönünde bir tespitleri var. Dolayısıyla, cari işlemler açığı sorununa çözüm arıyormuş gibi bir durumları yok.B Planı’na da ihtiyaç görmüyorlar.
Romanya çok yakında Avrupa Birliği üyesi olacak. Cari işlemler açığı milli gelirlerine göre yüksek, ama cari işlemler açığından fazla doğrudan yabancı sermaye alıyorlar. Bu nedenle de cari işlemler açığını haklı olarak bir sorun olarak görmüyorlar. Açığın yarattığı olumlu ekonomik dengenin bu şekilde sürdürülmesinden yanalar. Bu anlamda, en rahat ülke Romanya denebilir.
ÇÖZÜM PİYASALARDA
Türkiye de dahil, bütün ülkelerde cari işlemler açığı sorunun arkasında özel sektörün tasarruflarını kısması ve yatırımlarını artırması var. Kamu sektörü aynı paralelde tasarruflarını artıramadığından, denge cari işlemler açığı vermekle sağlanabiliyor.
Türkiye’de kamu sektörü zaten milli gelirin yüzde 6.5’i kadar faiz dışı fazla vererek ciddi boyutta tasarruf yapmaya çalışıyor. Yüksek ekonomik büyümeye rağmen istihdamın doğru dürüst artmadığı bir ortamda kamu sektörünün daha fazla tasarruf yapmasını istemek siyasi olarak kabul edilebilir bir öneri olmuyor.
Devletin yapamadığını özel sektörün tasarruflarını artırması yoluyla yaptırılması ya faiz artırımını ya da vergi artışlarını gündeme getiriyor. Zaten değerlenen ulusal para karşısında faizleri artırmak kalıcı ve sürdürülebilir bir denge yaratacak bir çözüm değil. Vergi artışları da, bu vergi yapısında hem sevimsiz hem de piyasaları bozan bir unsur haline geldi.
O halde, çözüm piyasalara kalıyor. Yani, bir anlamda, uluslararası sermaye akımları yavaşladığında, piyasaların ekonomiyi yeni dengesine nazik bir biçimde getirmesinden başka umut kalmıyor. Macaristan bu konuda şanslı olabilir. Biz o kadar şanslı mıyız? Göreceğiz.