DIŞ ticaret ve cari işlemler açıkları büyüdükçe ekonomik büyüme ile ithalat arasındaki ilişki daha fazla dikkat çekmeye başladı.
Bu yılın ilk üç ayında ekonomik büyüme yavaşladığı halde ithalatın artış hızında önemli bir değişiklik olmaması konuyu daha da ilginç hale getirdi.
Türkiye ekonomisinin büyümesinin ancak ithalat artışıyla paralel gerçekleştiği eskiden beri bilinen bir gerçektir. İhracat artışının ithalatı yakalayamadığı dönemlerde dış ticaret açığı artar. Turizm ve işçi gelirleri artan dış ticaret açığını karşılayamadığı zaman da cari işlemler açığı artış eğilimine girer.
ESNEKLİK
Geçen yılın ilk yarısında milli gelir büyümesi yüzde 15’ler civarındaydı. Aynı dönemde ithalat büyümesi yüzde 54 civarında olmuştu.
Geçen yılın ikinci yarısından itibaren milli gelirimiz üç aylık bazda bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 5.3 ile yüzde 6.6 arasında büyümektedir. Yani, son dokuz ayda ekonomik büyüme üçte bir oranında azalmıştır. Buna karşılık, yine üç aylık bazda, ithalatımız bir önceki yılın aynı dönemine göre, yüzde 21 ile yüzde 38 arasında artmaya devam etmektedir. Kaba bir hesapla, ithalat büyümesi yarı yarıya azalmıştır.
Teknik değimiyle, milli gelirin ithalat elastikiyeti düşmektedir. Daha fazla ithalat ile aynı oranda ekonomik büyüme gerçekleştirilmektedir. Ara malları ithalatı ile büyüme arasındaki ilişki daha da çarpıcıdır.
Grafiğin sol ekseninde üç aylık dönemler itibariyle dönemin ortalama dolar kuru kullanılarak dolar bazında Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) rakamları kullanılmıştır. Sağ eksende ise üçer aylık dönemler itibariyle dolar bazında ara malları ithalatı verilmektedir. 2003 yılının başından bu yana söz konusu elastikiyetin düştüğü grafikten de gözlenmektedir. Kısacası, 1 dolarlık ek GSMH üretebilmek için artık ek olarak daha fazla ara malları ithalatına ihtiyaç duyulmaktadır. Petrol ithalatını dışarıda bırakmak bu resmi değiştirmemektedir.
İKAME
Bu denli kısa bir dönemde radikal bir teknoloji değişimi yaşanamayacağına göre, büyümenin ara malları ithalatı ihtiyacının artmasının arkasında ithal ara mallarının yerli ara mallarının aleyhine ikame edildiği şüphesini doğurmaktadır. Döviz kurlarındaki reel değerlenme bu ikamenin önemli parametrelerinden biridir.
Söz konusu eğilim devam ettiği taktirde, ekonomik büyümeden feragat ederek dış açıkları makul düzeylere çekmek zorlaşmaktadır. Bir başka açıdan, dış açıkları makul düzeylere çekebilmek için ekonomik büyümeden daha fazla fedakarlık etmek gerekmektedir. Artan petrol fiyatları, büyüme üzerinde olumsuzluklar yaratmadığı durumda, konuyu daha da karmaşık hale getirebilecektir.
Tartışmanın bir başka boyutu ithalat ile rekabet eden ara malları üretimindeki verimlilik artışı olmaktadır. Bu sektörde döviz kurlarının reel değerlenmesini karşılayamayan bir verimlilik artışı söz konusu ise, dış açık-büyüme ilişkisinin önemli parametrelerinden biri reel döviz kurlarının bundan sonraki seyri olacaktır.