ENFLASYON hedefinin, bir hedef olmaktan çıkıp bir özlem haline geldiği bir dönemde ekonomik büyümenin de düşüyor olması para politikasını enflasyonla mücadelede kararsız hale getiriyor. Merkez Bankası’nın son açıklamaları bu yargıyı güçlendirdi.
Son açıklamasında, Merkez Bankası, enflasyon hedefini tutturma zamanının giderek uzaklaştığını, ama ekonomik büyümenin önünde durmamak (ya da ekonomik küçülmeye neden olmamak) için bu gidişata göz yummak niyetinde olduğunu ima etti. Bu açıklamasıyla, Merkez Bankası, yasasında yazılanın aksine, "fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmek" temel hedefinden geri adım atabileceğini itiraf etti.
YASA VE UYGULAMA
Merkez Bankası Yasası hiçbir yoruma ihtiyaç göstermeyecek kadar açık. Yasa’nın 4. maddesi "Bankanın temel amacı fiyat istikrarını sağlamaktır. Banka, fiyat istikrarını sağlamak için uygulayacağı para politikasını ve kullanacağı para politikası araçlarını doğrudan kendisi belirler. Banka, fiyat istikrarını sağlama amacı ile çelişmemek kaydıyla Hükümetin büyüme ve istihdam politikalarını destekler" der. Enflasyon hedeften uzaklaşma eğiliminde olduğu halde, büyüme politikalarını destekleyebilir demez.
Son açıklamada şu paragraf dikkat çekiyor: "...içinde bulunduğumuz konjonktür göz önüne alınarak bu hedefe ulaşma süresi ile ilgili olarak katı bir politika izlenmemektedir. Zira, arz şoklarından kaynaklanan enflasyon artışına sert tepki verilmesi iktisadi faaliyette arzu edilmeyen dalgalanmalara yol açabilmektedir."
Yıllardır fiyat istikrarı içinde yaşanmış olsa, Merkez Bankası’nın bu tutumu o denli yadırganmayabilir. Enflasyondaki artışlar dış etkilerden kaynaklanıyor düşüncesiyle ekonomik birimler beklentilerini radikal bir biçimde değiştirmeyebilirler. Enflasyon hedefi bir anlamda beklentilere yönelik olarak "çapa" görevini görebilir. Örneğin, Euro Bölgesi’nde enflasyon yıllık yüzde 3.5’e geldiği halde, Almanya Merkez Bankası (Bundesbank) geleneğinden gelmiş Avrupa Merkez Bankası’nın son aylardaki tutumu kaygı verici bulunmamakta, aksine finansal krize rağmen faizleri indirmeyerek anti-enflasyonist bir politika izlendiği görüşünü güçlendirmektedir.
ENFLASYON NEDEN YÜKSEKTİ?
Türkiye’de ise ekonomik birimlerin izlenimi tam tersinedir. Otuz beş yıl, yıllık ortalama yüzde 50’nin üzerinde bir enflasyonla yaşadıktan sonra ekonomik birimler Türkiye’de enflasyonun yüzde 10 civarına inmesine dahi inanmakta güçlük çekmekteler. Enflasyonun ne zaman yine yükseleceğinin hesabını yapmaktalar. Gerçekleşen enflasyonun hedeften oldukça uzakta kalmasını da, ekonomik birimler enflasyonun düşürülemediği şeklinde yorumlayıp kendilerini haklı buluyorlar.
Bu şartlarda, Merkez Bankası’nın "hedef, hedef olarak durmaktadır, ama şimdi hedefe ulaşmak için acele etmenin zamanı değil. Ekonomik büyüme zaten düşüyor, biz de daha fazla düşüşe neden yaratmayalım" şeklindeki tutumu enflasyon beklentilerini daha da bozacak niteliktedir.
Bu tutumla, enflasyon hedefinin enflasyon beklentilerine "çapa" olması işlevi de, zaten giderek azalıyorken, yok olma sürecine girer.
Türkiye otuz beş yıl neden yüksek enflasyonla yaşadı?
Merkez Bankası’nın o otuz beş yıl içinde kafasının da, yasasının da karışık olması nedeniyle.