Paylaş
İKİ kriz çıkardık. Artık üçüncü bir kriz çıkarma olasılığımız kalmıyor. Çünkü, ikinci krizden yakın bir tarihte çıkabilme olasılığımız giderek azalıyor. Bütün piyasalar karmakarışık. Bizler hálá ‘‘iş’’ yerine ‘‘laf’’ üretiyoruz.
Ürettiğimiz laflar piyasalardaki güveni artırsa, faydalı da olacak. Tam tersine, işler daha da karışıyor. Önce, ‘‘dış destek gelmezse, krizden çıkamayız’’ dedik. Herkesin dikkati dış desteğin gelip gelmeyeceğine odaklandı. Ardından, ‘‘dış desteğin hemen gelmesi gerekiyor, yarın çok geç olur’’ dedik. Dış desteğin önemi daha da arttı.
Baktık ki, dış destek ‘‘gel’’ deyince gelmiyor. Bu kez, ‘‘15 yasayı 15 günde çıkarmak zorundayız’’ diyerek olası dış desteğin ön şartları olduğunun farkına vardık.
Siyasetçiler bir ‘‘oldubitti’’ ile karşı karşıya oldukları hissine kapıldılar. Onlar da önce ‘‘acele işe şeytan karışır’’ dediler, daha sonra da ‘‘zaman çok kısa’’ diyerek isteksizliklerini açık ettiler.
SEYİRCİ DURUMU
Dış destek arayışından döndük ve gerçeklerle karşı karşıya kaldık. Şimdi, ‘‘dış destek çok önemli ama asıl olan kendi içimizden yaratacağımız kaynaklardır’’ demeye başladık. Mesajı da verdik: ‘‘Ek vergiler gelebilir.’’ Ortalığı yine karıştırdık.
Son kriz 19 Şubat günü çıkmıştı. Bugün 1 Nisan. Şaka değil, kırk gündür konuşuyoruz. Piyasaları yatıştırmaya yönelik olarak daha bir tane dahi önlem alınmış değil. Kanama devam ediyor. Kan kaybından hepimiz gideceğiz. Piyasaları yeniden çalışır hale getirmek için yasa çıkarmak da gerekmiyor!
İşsizlik artıyor. Üretim durmuş durumda. İşsizlerin yeni iş bulabilme olasılıkları yok gibi. İşlerinin başında olanların yarın işsiz kalabilecekleri olasılığı ise giderek artıyor.
Vatandaşın sinirleri bozulmuş durumda. Faizleri tutup döviz kurlarını dalgalanmaya bıraktık. Kurlar dalgalanıyor, ama döviz rezervleri de eriyor. Ne amaca yönelik olarak yapıldığı bir türlü anlaşılamayan dövize müdahale stratejisi ise işleri büsbütün karıştırdı.
Döviz satmaktan korktuğumuzu ilan ettik. Korkarak satılan dövizler kurların daha da artmasına neden oldu. Zaten sinirli olanlar ‘‘döviz bitmeden önce ben alayım’’ anlayışına girdiler. Ne olduğu pek anlaşılmış değil. Herkes seyirci durumunda.
1999 yılı sonunda Merkez Bankası'nın döviz rezervleri 23.2 milyar dolardı. O tarihten sonra IMF'den yaklaşık 5.5 milyar dolar aldık. İkinci krizden önceki son cuma günü itibarıyla döviz rezervleri 27.9 milyar dolar olmuştu. Yani, IMF'den gelen paraları dikkate almazsak, döviz rezervlerimiz istikrar programının başlangıcından rafa kaldırılmasına kadar 1.2 milyar dolar azalmıştı.
10 MİLYAR DOLAR
Tahminlere göre şu sıralarda döviz rezervleri 18 milyar dolar civarında. IMF'den gelen paraları hesaba katmazsak, rezervler 12.5 milyar civarına gerilemiş. Yani, 1999 yılı sonuna göre, döviz rezervleri 11 milyar dolar kadar azalmış. Krizden bu yana döviz rezervlerinden 10 milyar dolar yemişiz. Bu ciddi bir rakamdır. Karşılığında hiçbir sorunumuza da çözüm bulamadık.
Laf üreterek bu görüntü düzeltilemez. Olsa olsa, daha büyük felaketler yaratılabilir. Zaman kaybetmeye artık ekonominin tahammülü kalmadı.
Paylaş