AVRUPA Birliği (AB) çözümsüz olmayan bir sıkıntı içinde. Fransa ve Hollanda AB Anayasası’nı halkoyuna sundu ve Anayasa kabul görmedi. Ardından, bütçe gündeme geldi. Fransa ve İngiltere AB bütçesi üzerinde anlaşamıyor.
AB içinde yaşanan sıkıntılar bizde de fazla belli edilmemeye çalışılan bir memnuniyet yarattı. ‘Biz girene kadar AB kalmaz’ düşüncesiyle AB’nin bizden isteklerini görmezden gelebileceğimiz gibi bir düşünce giderek yaygınlaşıyor.
AB BÜTÇESİ
Anayasa’nın Fransa ve Hollanda’da kabul görmemesinin arkasında bu halkların AB’ye karşı olmalarının yattığını düşünmek çok yanlıştır. Onlar, AB’nin bu denli genişlemesine ve genişlemenin üzerlerine getireceği ek maliyete karşıdırlar.
AB, bugüne kadar, İtalya, İspanya, Portekiz ve Yunanistan’ı büyük paralar harcayarak yeniden yapılandırmıştır. Şimdi, aynı durumda, hatta daha kötü on ülkeyi daha yapılandırmanın yükünü çekmek istememektedir. Sıraya Türkiye gibi büyük bir ülkenin de girmiş olması konuyu birçok AB üyesi ülke halkları için daha da kabul edilmez bir hale sokmuştur. Üstelik, AB için Türkiye sorunu iktisadi boyutu da aşmaktadır.
İngiltere ile Fransa’nın AB bütçesi üzerinde anlaşamaması teknik bir ayrıntıdan çok siyasidir. Fransa, diğer üye ülkeler gibi, yaptığı katkının yanında İngiltere’nin AB bütçesinden pay almasını önleyerek siyasi bir çıkış yapmak istemektedir.
AB’nin büyük ülkeleri arasında göreli olarak kamu finansmanı en iyi durumda olan ülkesi İngiltere’dir. Buna karşılık, diğer büyük ülkelerin kamu finansmanı hem bozuktur hem de daha da bozulmaktadır. Bir anlamda, İngiltere, göreli olarak düzgün kamu finansmanı dengesini koruduğu için cezalandırılmak istenmektedir. Buna karşılık, Fransa ucuz bir kahramanlık peşindedir.
Anayasa kabul görmüş olsa dahi, İngiltere’nin bu aşamada bu bütçeyi kabul etmesi söz konusu olamazdı. Kısacası, İngiltere’nin Fransa’yı finanse etmesi (özellikle tarım sübvansiyonlarında) isteniyordu. İngiltere ise Fransa kamu finansmanı açısından kendine çekidüzen vermeden böyle bir öneriyi kabul etmedi.
Kamu finansman dengesi bozuk Almanya ve İtalya da Fransa’nın yanındadırlar. Ama, şimdilik İngiltere’ye karşı mücadeleyi Fransa üstlenmiştir. Diğerleri sessiz kalmayı tercih etmektedirler.
ZORU AŞMAK
AB’nin büyük ülkelerinde siyasi liderlik sorunu söz konusudur. Sorun, kendini başka alanlarda göstermektedir. Bu alanların başında da, şimdilik, Anayasa ve bütçe gelmektedir. Büyük bir olasılıkla, bu ülkelerde lider kadroları değişecektir. Değiştiğinde, AB’nin şimdi yaşanan sorunları da çözüm yoluna girecektir. Dolayısıyla, Türkiye hesabını, bugünkü AB liderlerinin tutumuna göre değil, gelecekte sorunlarını aşmış AB’nin konumuna göre yapmalıdır.
‘Biz girene kadar zaten AB kalmaz’ edebiyatını bir kenara bırakıp ekonomik, sosyal ve siyasi reformları kararlılıkla uygulamaya koymalıyız. Bu reformları en önce kendimiz için yapmak zorunda olduğumuzu düşünmeliyiz. Gündemdeki reformları AB’ye taviz olarak niteleyip tavır alırsak, gelecekteki AB liderleriyle de anlaşmamız zor olacaktır.
AB’nin yeni liderleri de Türkiye’den eskiden istenen reformları isteyeceklerdir. Hatta, Türkiye’ye karşı daha da katı olabileceklerdir. Türkiye’nin AB ile ilişkileri zor bir döneme girmiştir. Zoru kolaylaştırmanın tek yolu AB’nin eline yeni kozlar vermemektir.
AB’ye tam üye olamamak dünyanın sonu değildir. Ama, gündemdeki reformları savsaklamak Türkiye’nin dünyadaki göreli konumunu ileride çok olumsuz etkileyecek bir unsurdur.