Bireysel emeklilik fonlarının idaresi

GEÇEN hafta boyunca özel emeklilik programları üzerinde durdum. Vadesi uzun bu çeşit fonların oluşması ve gelişmesi Türkiye ekonomisi için hayati bir önem taşımaktadır.

Çalışanın emekliyi beslediği emeklilik programları dünyanın her yerinde ya batmıştır ya da batmak üzeredir. Nedenleri farklı da olsa, uzun dönemde, nesiller arası fon aktarımına dayanan programlar dünyanın hiçbir yerinde başarılı olamamaktadır.

Herkesin kendi biriktirdiği fonları emeklilik döneminde yemesi ilkesine dayanan emeklilik programları ise bir geçiş sorunu yaşamaktadırlar. Nesiller arası fon aktarımına dayanan programların batığını asgariye indirme kaygısı ya da batığı finanse etme zorunluluğu bir programdan diğerine geçişi zorlaştırmaktadır.

Bireysel emeklilik programlarının Türkiye’ye göre çok daha yaygın olduğu Amerika Birleşik Devletleri’nde de sorun aynıdır. Sorunun çözümü kolay değildir. Kolay olsaydı, şimdiye kadar tüm ülkeler bu sorunu zaten halletmişlerdi.

MALİYET

Türkiye’de sorunun çözümü birkaç açıdan daha da zordur. Geçiş dönemi zorluklarının yanında, Türkiye’deki yatırımcılar uzun vadede mali sisteme güvenmemektedirler
. Yatırımcılar, ortalama yirmi yıl el sürmeden değerlenmesi gereken ve miktarı giderek artacak bir fonu mali sisteme emanet etmekte zorlanmaktadırlar. Son yirmi yıldır yaşananlar gelecek yirmi yıl hakkında belirsizliğe neden olmaktadır.

Yatırımcıların mali sisteme güvensizliği yanında, özel emeklilik fonları, bugünkü yapısıyla, işletilmesi pahalı bir yatırım seçeneğidir. Yurt dışı ile karşılaştırıldığında, birikimler üzerinden alınan toplam ücretler çok yüksektir.

Genellikle, dünya uygulamasında, çalışanlar beğendikleri yatırım enstrümanlarına (daha çok yatırım fonlarına) paralarını yatırırlar. Önceden, katkıların emekliliğe yönelik olduğu bilindiğinden emeklilik programlarına tanınan her türlü ayrıcalık bu yatırımlara da uygulanır. Yani, emeklilik fonlarını idare eden kurum mutlaka emeklilik programı yürütmek için kurulmuş bir kurum olmayabilir.

Emeklilik programı işleticisi şirketler yerine emekliliğe yönelik yatırım fonu alma ilkesinde, söz konusu yatırım aracının alım-satım ücreti dışında başka bir masraf söz konusu olmaz. Halbuki, Türkiye’de bugünkü haliyle, hem seçilen yatırım enstrümanın idaresi için bir ücret hem de emeklilik programının genelde idaresi için bir ücret ödenmektedir.

Emeklilik programları işleten şirketlerin Hazine’den izin alan bir avuç kurumda toplanmasının elbette makul nedenleri vardır. Ama, bir banka ya da aracı kurum da çok rahat bir şekilde kişilerin emekliliklerine yönelik birikimlerini kişilerin seçimleri doğrultusunda değerlendirebilir. Bu yatırımların da iyi idare edilip edilmediği çok rahat bir biçimde denetlenebilir. Bu çeşit programların idaresi mutlaka çok daha ucuza çıkabilir. Bu çeşit yatırımların idari giderleri düşük olmak zorundadır.

BİLGİLENDİRME

Konunun bir başka boyutu yatırımcının bilgilendirilmesi
dir. Bireysel yatırımcılar genellikle yatırım yaptıkları yatırım aracının özelliklerini değil, son dönemdeki getirilerine dikkat ederler. Geçmişte yüksek getiri sağlayan bir yatırım aracının gelecekte de benzer bir performans göstereceği sanılır. Türkiye gibi ülkelerde bu bakış açısı daha da yaygındır.

Halbuki, emekliliğe yönelik birikimlerin değerlendirilmesinde son birkaç yıllık performans hiç önemli değildir. Önemli olan, 20-30 yıl gibi uzun bir süre içinde nasıl bir birikim elde edileceğidir. Dolayısıyla, emekliliğe yönelik yatırımların yönlendirileceği yatırım araçlarının yapısı çok daha öne çıkmalıdır. Denetim otoriteleri bu konuyu ihmal etmemelidirler.

Bu konuyu da bir başka yazıda işleyeceğim.
Yazarın Tüm Yazıları