EKONOMİ iyi gidiyor. Dünyanın belli başlı ekonomilerinde sorunlar var. Ama, bu sorunların şimdilik bize yansıma olasılığı çok zayıf görünüyor. Yine de, beklentilerimizi çok şişirmememiz gerekiyor. İhtiyatlı tavır ileride hüsran olma olasılığını azaltır.
Önümüzdeki bilinmeyenler oldukça fazla. İşler iyi gittikçe, daha iyi olma olasılığı, işlerin biraz kötüye gitme olasılığına göre azalıyor. Dikkat edilmesi gereken olayları şöyle sıralayabiliriz.
DIŞ BORÇLANMA İHTİYACI
Avrupa Birliği ile olan ilişkilerimiz daha karmaşık bir hale gelecektir. Birlik, bugünlerde ‘genişleme’ sözünü duymak dahi istememektedir. Dolayısıyla, AB ile tam üyelik yönündeki müzakereler bu yıl başlasa dahi, kısa dönemde ilerleme ya yavaş olacaktır ya da hiç olmayacaktır. İki taraf da birbirlerini suçlayacaklardır. Türkiye-AB ilişkilerinin geçici bir dönem için dahi olsa, belli bir soğuma sürecine girmesi potansiyel yabancı yatırımcıları da Türkiye’ye karşı daha tutucu hale getirebilecektir.
Ekonomi yavaşlamıyor, ama ekonominin büyüme hızı düşüyor. Bu yılki ekonomik büyüme, geçmişe göre farklı sektörlerden gelebilir. Dolayısıyla, 2005 yılı içinde yeknesak bir büyüme gözlenmeyecektir. Bazı sektörler ağlayacaklardır. Bazı sektörler ise seslerini çıkarmayacaklardır. Ekonomik büyümede sorun olacaksa, bu sorunları gelecek yıl daha derin yaşamamız olasılığı daha fazladır.
Kesin bir yargıya varmak için henüz erken olsa da, ihracat artışında güçlü yavaşlama sinyalleri gelmektedir. Buna karşılık, ithalat artışı, tüketim ithalatı hariç, devam etmektedir. Dolayısıyla, ihracat artışındaki düşüşün hızına göre, dış ticaret ve cari işlemler açıkları beklenenden çok daha fazla olabilir. Türkiye’nin dış borçlanma ihtiyacı beklentilerin üzerinde gerçekleşebilir.
Yurt dışı piyasaların gelişmekte olan ülkelere bakış açısı olumludur. Dış açığın finansmanı şimdilik bir sorun yaratmasa da, ileride sorun yaratabileceği beklentisi yatırımcıları tedirgin edebilir. Petrol ve hammadde fiyatlarının yüksekliği gelişmekte olan ülkelere olan ilgiyi artırmaktadır. Çünkü, birçok gelişmekte olan ülke petrol ve hammadde üreticisidirler. Bir anlamda, Türkiye de bu akımdan faydalanmaktadır. Ama, dış yatırımcıların gözünde belli bir farklılaşma da söz konusudur.
Birçok gelişmekte olan ülkenin dış borçlanmalarındaki faiz ABD Hazine faizinin 3.5 puan üzerine gelmiştir. Bu alanda Türkiye, Brezilya ve Macaristan ile beraber bu grubun dışında tutulmaktadır. Dış borçlanmaya ihtiyaç duyan ülkeler sınıfında Türkiye ekonomisi yakından izlenmektedir.
TEMKİNLİ İYİMSERLİK
Bu olumsuzluğu bir ölçüde ters çeviren Türkiye’nin IMF ile üç yıllık yeni bir ekonomik program üzerinde anlaşmış olmasıdır. Macaristan, AB üyesi olması dolayısıyla farklı algılanmaktadır. Brezilya’daki siyasi ve ekonomik sorunlar istikrarı bozucu ya da istikrarsızlığı derinleştirici boyutlara gelebilir. IMF gözetimi altındaki Türkiye bu çeşit dış olumsuzlukları göreli olarak daha az yara alarak atlatabilir.
Amerika’da faizler yükselmeye devam ederken, Avrupa’da faizlerin düşürülmesi gündemdedir. Siyasi belirsizliklerin yanında, faizlerin düşmesi yönünde oluşan baskılar Euro’nun ABD doları karşısındaki değerini de istikrarsız hale sokmaktadır. Euro’nun değer kaybetmesi ve doların değerlenmesi Türkiye’nin dış ticaretini ve üretim maliyetlerini olumsuz etkileyebilecektir.
İç ve dış gelişmeler beklentilerin fazla şişirilmemesi gerektiğini göstermektedir. Zaman, temkinli iyimser olma zamanıdır.