BİZİM Merkez Bankası, üzerinde olağan bir merkez bankasının yüklenmeyeceği ağırlıklar olduğu için zarar etmektedir.
2001 Krizi’nde bir kısım devlet borçlarının parasallaşması nedeniyle Merkez Bankası para basmıştır. Daha sonra bastığı parayı faiz vererek geri çekmek zorunda kalınca faiz harcamaları artmış ve zarar etmek zorunda kalmıştır.
Zarar eden tek merkez bankası bizimki değildir. Örneğin, Avrupa Merkez Bankası da 2004 yılında zarar açıklamıştır. Avrupa Merkez Bankası’nın zararı portföyündeki dolar cinsinden olan döviz rezervlerinin Euro cinsinden değerinin düşmesinden kaynaklanmıştır. Yani, değerleme zararı söz konusudur. Değerlemeden doğan zararlar da merkez bankaları açısından bir anlamda para basma ile aynı anlama gelir.
KARSIZLIK
Son yıllarda, merkez bankalarının önemli sorunlarından biri faizlerin alışılmamış düzeylere düşmesiyle gelirlerindeki düşüşlerdir. Kar marjları düşmüştür. Çünkü, bastıkları paradan daha az para kazanmaktadırlar.
Özellikle küçük ülkelerin merkez bankaları karların düşüklüğü ile mücadele etmek için merkez bankalarının daha fazla risk alarak gelirlerini artırmaları gereğini savunmaya başlamışlardır. Bu ülkelerin merkez bankaları getirisi daha yüksek özel sektör bonolarını portföylerinde bulundurmaya başlamışlardır.
Daha çok büyük ülkelerin tutucu merkez bankaları ise bu görüşe şiddetle karşı çıkıp merkez bankalarının birinci amacının kar etmek olmadığını vurgulamaktadırlar. Dolayısıyla, büyük ülkelerin merkez bankaları, merkez bankalarının gelirlerini artırmak için aldıkları riskleri artırmalarına karşı çıkmaktadırlar.
FİYAT İSTİKRARI
Genelde, merkez bankaları son derece tutucu kuruluşlardır. Risk alma iştahları yok denecek azdır. Hesaplanabilir riskleri asgaride tutmaya çalışırlar. Ettikleri karlar yaptıkları işlerin doğal sonucudur. Karlarını azamiye çıkarmak gibi bir politikaları yoktur.
Merkez bankalarının asıl amacı fiyat istikrarını koruyacak şekilde piyasadaki para miktarını ayarlamaktır. Bu amaca yönelik olarak dönemsel olarak faizlerin yüksek düzeylerde oluşması gerekebilir. Bu durumda, merkez bankalarının karları da artacaktır.
Son yıllarda görüldüğü gibi, birçok Batı ekonomilerinde çok düşük faiz düzeyinde fiyat istikrarını koruyabilmek mümkün olmaktadır. Dolayısıyla, bu ülkelerdeki merkez bankalarının karları düşebilmektedir. Kar düzeyi ne olursa olsun, önemli olan fiyat istikrarını korumaktır.
Kárlarını artırma amacıyla merkez bankalarının daha fazla risk almaları, risklerin gerçekleşmesi durumunda, merkez bankalarının itibarlarını zedeleyebileceği gibi, fiyat istikrarının korunması konusunda da bir tehdit oluşturabilir.
Merkez bankacılığı ilkelerine ters gelebilecek görüşlerin küçük ülke merkez bankalarından çıkması da tesadüf değildir. Çünkü, küçük ülke merkez bankalarının bağımsız bir para politikası olduğundan söz edilemez. Çoğu zaman, bu kuruluşların, ekonomik ilişkileri yoğun büyük ülkelerin para politikalarını takip etmekten öteye bir işlevleri yoktur.