BAZI kişiler Amerika’ya gıpta ediyorlar. Paraları uluslararası kabul gördüğü için kendi bastıkları para cinsinden yabancılardan borçlanabiliyorlar. Halbuki, bizim gibi ülkeler basamadığımız paralar, yani döviz cinsinden yurt dışından borçlanabiliyorlar.
Amerika’da devlet borcunun yarısına yakını yabancılardan alınan borçlardan oluşuyor. Ama, borçlarının hepsi dolar cinsinden. Dolayısıyla, Amerika’nın ‘basıp parayı öder borçlarını’ ilkesi geçerliymiş gibi görünüyor. Geçek ise çok farklı.
AMERİKA DA SORUNLU
Bizde, ‘basarız parayı öderiz borçlarımızı’ lafını kapılı kapılar ardında politikacılar çok kullanırlar. Dolar ya da Euro basamadığımızdan, politikacılar açısından sorun olan borç, dış borçlardır. Uzun süre, bu nedenle Türkiye iç borçlanmaya yeteri kadar özen göstermedi. Ama, dış borçlanmayı çok dikkatle yaptı.
Aslında, borçlanmanın hangi para ile yapıldığı bazen hiç önemli olmuyor. Önemli olan borçlanmanın boyutu oluyor. Son yıllarda, Amerikan ekonomisinin dış borçlanma ihtiyacı milli gelirlerine göre yüzde 5’i geçti. Bizde de bu oran geçen yıl yüzde 5’i geçti. Yani, göreli olarak Amerika ile aynı durumdayız!
Onlar dış borçlanma ihtiyaçlarını dolar cinsinden borçlanarak çözüyorlar. Biz ise dış borçlanma ihtiyacımızın çok büyük bir bölümünü döviz cinsinden karşılıyoruz.
Amerika’nın dış borçlanma ihtiyacının artması Amerika’ya borç verenler arasında kaygı yaratmaya başladı. Ellerinde dolar cinsinden Amerikan Hazine bonosu olanların bu bonoları satıp kendi paralarına dönmek istemesi durumunda, dolar değer yitirecektir, dolar faizleri yükselecektir. Son Avrupa Birliği krizine kadar, bu kaygılarla dolar değer yitiriyordu. Bu kaygıları bir ölçüde hafifletmek için Amerika’da faizler artıyordu.
Göreli olarak aynı durumda olan Türkiye ekonomisinde ise dış borçların büyük bir bölümünün döviz üzerinden olması nedeniyle, basıp parayı ödeyemeyeceğimiz borçlar söz konusudur. Ama, Türkiye ekonomisi konusunda henüz ciddi kaygılar olmadığından, kendi paramızla borçlanamasak dahi, bu açıdan durumumuz Amerika’dan daha iyidir!
Önemli olan toplam borçların ve yeni borçlanma ihtiyacının göreli düzeyidir. Belli bir noktada, kendi paranızla da borçlansanız, borç verenin parası cinsinden de borçlansanız, durum değişmemektedir. İlkinde, basıp parayı borçlarınızı ödeyebilirsiniz, ama ekonomik istikrar diye bir şey kalmaz ortada. Diğerinde ise basamadığınız parayla borçlarınızı ödeyemediğinizden ekonomik istikrar bozulur. İkisinin de sonucu aşağı yukarı aynıdır. Yabancı parayla borçlandığınızda, ek olarak kur riski alırsınız. Bazen, bu risk de küçümsenmeyecek boyutlarda olabilir.
BORÇLARIN DÜZEYİ
Bugün Amerikan ekonomisinin ek borçlanmasının çok büyük bir bölümü gelişmekte olan ekonomiler (emerging markets) tarafından karşılanmaktadır. Macaristan, Brezilya ve Türkiye dışındaki büyün gelişmekte olan ülkeler net borçlanan değil, net borç veren ülkeler olmuşlardır. Verilen borçların çok büyük bir bölümü de Amerikan ekonomisinedir.
Bir anlamda, doların geleceği de, gelişmekte olan ülkelerin portföylerinde ne kadar dolar tutmak isteyeceklerine bağlı gibi görünmektedir. Buna karşılık, bu ülkeler Amerika’ya mal sattıkları için borç vermektedirler. Amerikan dolarından vazgeçmeleri Amerika’ya mal satmaktan vazgeçmeleri anlamına da gelebilecektir. Amerikan ekonomisinin sağlığını bozabilecek gelişmeler herkesi telaşlandırabilecektir. Hangi taraf neyi göze alabilecektir?
Ekonomide hiçbir konu göründüğü kadar basit ve düşünüldüğü kadar çözümler kolay değildir. Bu çeşit kaygıları azaltmanın tek yolu borçlanma ihtiyacını kaygı yaratmayacak düzeylere çekebilmektir.