BANKACILIK sektörünün yeniden yapılanması sürecinde gelinen nokta çok fazla abartılmamalıdır. Önemli adımlar atıldığı doğrudur. Ama, daha gidilecek çok yol vardır.
Bu süreç içinde atılan olumlu adımlardan geri dönülmemesi de yeni atılacak adımlar kadar önemlidir.
Şimdiye kadar bankacılık sektörünün yapısını değiştirecek boyutta yapılanlar dört önemli kalemde toplanabilir. 2001 Krizi’nden önce bankacılı sektörü üzerindeki döviz kuru riski Hazine tarafından üstlenilmiştir; Devletin kamu bankalarına olan likit olmayan borçları likit hale getirilip ödenmiştir; Bankacılığın denetim ve gözetiminden sorumlu bağımsız bir kurum oluşturulmuştur; İflah olmayacak bankaların kapatılmasıyla hem sektör temizlenmiş hem de sistemdeki diğer bankalara gözdağı verilmiştir.
TMSF ve BDDK
Bu yapılanlar gerekliydi, ama yeterli değildir. Daha yapılacak çok iş vardır. Bu arada eskiden yapılanlar da bazı muhalefetle karşılaşacaktır. Bazen, olaylar politika yapıcılarını ilk amaçlardan uzaklaştırabilecektir. Zaman içinde yapılanların bozulması da gündeme gelecektir. Bu çeşit konular şimdiden gündeme geldi bile.
El konulan bankaların ve eski sahiplerinin mal varlıklarına el koyan Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) tasarruf mevduatlarını sigortalayan bir kurum olmaktan çok, bir varlık şirketine dönüşmüştür. Kamuoyunda ses getirmesi de bir varlık şirketi gibi hareket etmesinden kaynaklanmaktadır.
Mevduatları sigortalama işlevi de bünyesinde tutularak TMSF bankacılığın denetiminden ve gözetiminden sorumlu kurumdan (BDDK) ayrılmıştır. Varlık şirketinin BDDK’dan ayrılması doğrudur. Ama, mevduatları sigortalayan kurumun BDDK’dan ayrılması doğru değildir.
BDDK’nın kurulmasındaki amaç, banka gözetim ve denetiminin siyasetin güdümünden çıkarmanın yanında, gözetim ve denetim işlevinin tek elde toplanmasını sağlamaktı. Bir bütünlük ve tutarlılık oluşturmaktı. TMSF’nin BDDK içinde yer alması da bu işlevin tamamlayıcı unsuruydu. Bankaları en iyi tanıyan kurumun tasarruf mevduatlarını sigortalama işlevini üstlenmesi kadar doğal bir şey olamazdı. Kaldı ki, mevduatların sigortalanmasıyla toplanan primlerin oluşturduğu fon BDDK kararlarıyla gerekli görülen bankaların sağlığa kavuşması için de kullanılabilecektir. Yani, davul ve tokmak tek elde olmak zorundadır.
OTORİTE FAZLALIĞI
TMSF’nin BDDK’dan ayrılmasıyla, haklı olarak, TMSF de bankalar hakkında bilgi toplamak zorunda kalacaktır. Çünkü, mevduatları sigortalayan bir kuruluş olarak TMSF de bankaların sağlığı ile ilgilenmek zorundadır. Yani, bankaların sağlığı ile ilgilenen tek bir kuruluş yaratmışken, şimdi bankaların sağlığı ile ilgilenen kuruluş sayısını artırmış bulunuyoruz. Bu, geriye doğru atılmış bir adımdır. Şimdi de, ileride de, bu durum istenmeyen sonuçlar doğurabilecektir.
Konunun bir başka boyutu TMSF’nin kamuoyu gündeminde çok fazla yer almasıdır. Tasarruf mevduatlarını sigortalayan bir kurumun sürekli olarak kamuoyu gündeminde bulunması doğru değildir. Ama, varlık şirketinin kamuoyu gündeminde kalması doğal karşılanabilir. Çünkü, varlık şirketi, elindeki malları satmaya çalışarak kamu parasını tahsil etmeye çalışmaktadır.
Kısacası, TMSF, bugünkü haliyle birbiriyle uyuşmayan iki işlev görmektedir. TMSF’nin varlık şirketi olarak işlevi geçici olarak görülebilir. Yine de, iki işlev farklı iki kurumda görülmelidir. Aksi taktirde, kurumlar arası doğacak çatışmalardan yine bankacılık sektörü kaybedecektir. Kazanılan irtifa kaybedilebilecektir.