Bankacılıkta gelinen nokta (4)

BANKACILIK sektörünün sağlamlığının birinci şartı makro ekonomik istikrar olmaktadır. Bu alanda henüz geçiş döneminde bulunuyoruz.

Dolayısıyla, sektördeki risklerin ve sorunların bir kısmı kalıcı istikrarın henüz gerçekleşmemesinden, birazı da geçiş döneminin özelliklerinden kaynaklanmaktadır.

Daha ayrıntıda, sektörün en büyük sorunlarından biri müşterilerini yeterince tanımamalarıdır. Banka müşterilerinin çoğu kayıt dışında kalma gayretiyle kendilerini yalnızca devlete değil, bankalarına da kapatmaya çalışmaktadırlar. ‘Kayıt dışı gelir’ kavramı bankalar gözünde itibarı artıran bir öğe olmuştur. Ama, boyutları dedikodu düzeyindedir. Rekabet bankaları tanımadıkları müşterilere itmektedir.

KÁRLILIK VE SAĞLAMLIK

Türkiye’de borç-alacak ilişkisi çarpıktır
. Yasalarımızda ve yasaların uygulanmasında borçlu her zaman mağdurdur. Alacaklı her zaman ‘enayi’ konumundadır. Bankalar üzerinden sermaye birikimi gerçekleştirmek kadar doğal bir durum olamaz. Ama, sermaye birikimi bankaların zararları ile gerçekleştiriliyorsa, ortada bir sakatlık var demektir. Türkiye’de bankaların zararları yoluyla sermaye birikimi gerçekleştirmek neredeyse bir ‘norm’ olmuştur. İşin sakat tarafı buradadır.

Bankalar her krediden kar edecek diye bir kural yoktur. Kredi veren kuruluşların bazı kredileri batacaktır. Bütün bunlar doğrudur. Ama, kredinin batıp, krediyi alanın batmaması kabul edilebilir bir ticari ilişki olamaz. Aldığı krediyi batıranın batması ilkesine dayanan borç-alacak ilişkisini oluşturmak zorundayız.

Daha geniş anlamda, bankalar üstlendikleri kredi risklerini kredi verdikleri şirketlerin mali durumlarına göre ölçebilmelidirler. Basel II kuralları bu yolda atılmış adımlardan biri olacaktır. Ama, Türkiye’de bu yaklaşımın uygulanabilme olanağı çok yoktur. Çünkü, kredi müşterilerinin gerçek mali durumlarını bilmek mümkün olamamaktadır. Kredi müşterisi şirket ve onun sahipleri birbirine karışmıştır. Kredi battığında ikisini de bulmak çoğu zaman mümkün olamamaktadır.

Bu çeşit bir yaklaşım bankaların karlılıklarını daha da düşürücü bir etki yaratacaktır. Dolayısıyla, şartlar olanak verse de, kuralın uygulanmasına belli bir muhalefet olacaktır. Ama, sektörün sağlığı ve sağlamlığı açısından, hem kuralı uygulayabilecek ortamın yaratılması hem de kuralın uygulanması uzun dönemde bankacılık sektörünün lehine olacaktır. Küresel rekabette başka yollarla ayakta kalmak mümkün olmayacaktır.

Alınan risklerle uyumlu kárlılık bankaların sağlamlığının bir göstergesidir. Ama, tek başına bankaların alınan risklerden bağımsız kárlı olmaları sağlam oldukları anlamına gelmez. Çoğu zaman, riskle uyumlu kárlılık ise bankaların sağlamlığı arasında ters bir ilişki göze çarpmaktadır. Yani, sağlamlığı öne çıkarmak kárlardan feragat etmeyi gerektirmektedir.

DÜZENLEME VE DENETLEME

Türkiye bu konularda bir karar vermek durumundadır
. Şimdiye kadar, yayınlanan yükse kárlarla avunup bankacılık sisteminin sağlıklı ve sağlam olduğunu düşündük. Bir rüzgarda kağıttan kule gibi sektör çöktü. Riskle uyumlu kárlılık kavramının önemini o zaman anladık. Şimdi bir adım daha ileri gitmek zorundayız.

Dünya deneyimlerinden çıkan derslerden en önemlilerinden biri serbest rekabet şartları içinde mevduatların güvence içinde tutulmasının mümkün olmadığıdır. Bu nedenle, bankacılık sektörü düzenlenen ve denetlenen bir sektördür. O halde, bankacılık sektörünün daha sağlıklı ve daha sağlam olması için düzenleyici ve denetleyici otoritenin yalnızca bilanço bazında değil, müşteri bazında da bankaların faaliyetlerini yakından izlemesi gerekmektedir.

Gelecek hafta devam edeceğim.
Yazarın Tüm Yazıları