SAĞLIKLI ve sağlam bir bankacılık sektörü için sağlıklı ve sağlam bir reel sektörün olması kaçınılmazdır.Nerede ne yaptığı bilinmeyen, nasıl ve ne kadar para kazandığı belgelenemeyen bir sektörle arzulanan bankacılık sektörünü oluşturmak olanaksızdır.Türkiye reel sektörün yeniden yapılanmasını yıllarca ihmal etti. Reel sektörün kayıt altına alınmasından çeşitli nedenlerle kaçınıldı. Sermaye birikiminin engellenmesinden korkuldu. Yaratılan sermayenin yurt dışına kaçmasından kaygı duyuldu. ‘Üretsinlerde, nasıl üretilirse üretsinler’ ilkesi hakim oldu.Türkiye ekonomisinin bugün geldiği noktada artık kayıt altında bulunmayan ekonomik faaliyetlerle yaşamak giderek güçleşti. Konu yalnızca devletin yeteri kadar vergi toplayamamasıyla sınırlı değildir. Kayıt dışılık ekonomik ilişkileri de çarpıtmaktadır. Rekabeti sakatlamaktadır. Çarpıtılan ekonomik ilişkilerin en önemli yansımalarından biri de bankacılık sektöründedir.KAYIT DIŞILIKKayıt dışılığı önlemenin hedefi yalnızca devletin vergi gelirlerini artırmak olmamalıdır. Sağlıklı ve sağlam bir bankacılık sektörü için reel sektörün kayırt içine girmesi kaçınılmazdır. Ancak kayıt içindeki müşterileriyle bankalar sağlıklı ilişkiler içine girebileceklerdir. Kayıt içindeki bankacılık sektörüyle kayıt dışındaki reel sektör uzun süre bir arada yaşayamazlar. Aksi taktirde, bankacılık kayıt dışılığa kaçamıyorsa, mali sistem kayıt dışına kayacaktır. Bu olguyu zaten uzun zamandır yaşamaktayız. Dolayısıyla, bu konularda bankacılığın gözetiminden ve denetiminden sorumlu otoritenin de önemli sorumlulukları vardır.Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) daha çok yeni bir kuruluştur. Ama, kurulduğu günden bu yana bankaların müşterilerinin yeniden yapılanmaları konusunda adımlar atmaktan kaçınmıştır. Konunun siyasi bir boyutu da olduğundan, kayıt dışılığı bankacılık sektörü üzerinden önleme yoluna gidilmemiştir.Bankalar şirketlerin bilançolarına göre kredi vermelidirler. Bilançosu çok sağlıklı olmayanlar daha risklidirler. Dolayısıyla, bu çeşit şirketler daha yüksek faizlerle borçlanabilmelidirler. Bilançosu sağlam olanlar ise daha ucuz kredi bulabilmelidirler.Uygulamada bankaların bilanço yapılarına göre şirketleri ayırmaları sektörün düzenlemesi açısından çok fazla söz konusu olmamaktadır. Kaldı ki, bilançolarına bakarak hangi şirketin sağlam hangisinin çok sağlam olmadığını anlamak da mümkün değildir. Şirket bilançoları farklı amaçlarla farklı hazırlanabilmektedir. BDDK’NIN GÖREVİBDDK, subjektif ölçütlere göre değil, objektif ölçülere göre bankaların kredilerini tahsis etmelerini sağlayabilmelidir. Ölçütler objektif oldukça şirketler de kendilerine kaçınılmaz olarak çeki düzen vereceklerdir. Bu işlevi rekabet ortamında bankacılık sektöründen beklemek çok yanlıştır. Bankacılık, reel sektörün kayıt içine girmesini kendi başına başaramaz. Ancak, düzenleyici ve denetleyici otoritenin zorlamasıyla bankalar reel sektör üzerinde bir baskı unsuru olabilirler.Bankacılık ve reel sektör bir zincirin yan yana duran birbirinin içine geçmiş iki halkası gibidirler. Zincir, en zayıf halkasından kopar. Kayıt dışındaki reel sektör, bankacılık sektörünü zincirin zayıf halkası yapan en önemli etkenlerden biridir. Bu nedenle, BDDK’ya çok büyük bir iş düşmektedir. BDDK bu işi üstlenmediğinde, banka bilançoları da, şirket bilançoları gibi, duruma göre istendiği şekilde şekillenecek, ama doğru resmi vermeyecektir.Böyle bir bankacılık sistemi sağlam ve sağlıklı olamaz.