Bankacılığın gücü gözetim ve denetimin gücüyle paraleldir

BİR yanlış bir başka yanlışı doğurur. İki yanlış da bir doğru etmez. Bu ilke günlük yaşamda da doğrudur.Ekonomi politikalarının oluşturulmasında da doğrudur. Kurumsal düzenlemelerde de doğrudur.Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) içinde yer alan Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nu (TMSF) ayrı bağımsız bir kurum yapmak yanlış oldu. Şimdi, bu yanlış başka yanlışlar doğuracak.ÇOK BAŞLILIKNormal şartlarda bir varlık şirketi olarak oluşturulması gereken TMSF, bugünkü yapısıyla, aynı zamanda bir sigorta şirketi olarak da görev yapmaktadır. TMSF bankalardaki tasarruf mevduatlarının şimdi tümünü, 5 temmuz’dan sonra da belli bir bölümünü sigorta edecektir.Doğal olarak, bir sigorta şirketi olarak, TMSF bankalara uygulayacağı sigorta primlerini kendi tespit etmek isteyecektir. Sigorta primlerinin tespiti için TMSF nasıl bir riski sigorta ettiğini bilmek isteyecektir. Dolayısıyla, TMSF de bankaları denetlemek isteyecektir. Bankalardan dönemsel bilgiler talep edecektir.Bu şekilde, bankacılık sektörü iki ayrı kurum tarafından denetlenme durumunda kalacaktır. Denetlemenin çok başlı hale gelmesi denetimin kalitesini doğal olarak düşürecektir. Bankalardan TMSF bir şeyler isterken, BDDK başka şeyler isteyecekir.BDDK bankaların kısa ve orta-uzun vadede sağlıklı çalışmalarını hedeflerken, TMSF sigortaladığı riski doğru fiyatlandırıp fiyatlandırmadığı kaygısıyla hareket edecektir.BDDK, TMSF’de biriken fonların belli dönemlerde bazı bankalara destek vermek üzere kullanılmasını arzularken, TMSF kendi yetkisindeki bir fonun kullanılmasına muhalefet edebilecektir. Bütün bu olası çatışmalarda iki kurum da kendi açılarından haklı olacaklardır. Ama, iki kurumun da kağıt üzerinde haklı olması oluşturulan kurumsal düzenlemenin doğru olduğu anlamına gelmeyecektir.TMSF’nin sigortacılık işlevinin ayrılmasıyla BDDK zayıflatılmıştır. Zayıf bir denetim otoritesinin zaten sorunlu olan bankacılık sektörünü yeniden yapılandırması çok zordur. Çok başlılığın neden olduğu denetim zafiyetleri BDDK’nın sektördeki saygınlığını olumsuz etkileyecektir. Saygınlığı olmayan bir denetim otoritesinin sektörde etkili olması beklenmemelidir. KEDİ-FAREBir çok açıdan, ‘Bankacılık sektörünün denetimi keşke eskiden olduğu gibi Hazine’de olsaydı’ dedirtecek bir süreç başlamış gibi görünmektedir. Bu süreç son derece tehlikelidir. Türkiye ekonomisini çok ciddi risklerin içine sürükleme riski vardır.Geçmişten gelen sorunların ağırlığı ile Türkiye’de bankacılık sektörü evrensel düzeydeki bankacılık kurallarına uyum göstermekte zorlanmaktadır. Uyum zaman alacaktır. Geçiş dönemi birçok ilkenin kararlılıkla ve ödün vermeden uygulamaya konmasıyla geçirilecektir. Bu dönem içinde denetim otoritesinin zayıflığı ve zafiyetleri uyumu zorlaştırabileceği gibi, olanaksız da kılabilir.Batıda ‘kedi gidince fareler oynamaya başlar’ diye bir özdeyiş vardır. Bu özdeyişin en iyi tanımladığı olaylardan biri denetim otoritesiyle bankalar arasındaki ilişkidir. BDDK’nın çeşitli yollarla zayıflatılması, arzulanmasa da, zaten oynamaya eğilimli farelerin yanından kediyi almaya benzer.Bir seyahatim nedeniyle yazılarıma iki hafta kadar ara veriyorum.
Yazarın Tüm Yazıları