SON aylarda en çok konuşulan konulardan biri Euro/dolar paritesi oldu. Euro 1999 yılının başında ilk çıktığında 1 Euro 1.17 dolar kadardı.
Dolara karşı önce düştü. 2001 yılının ortasında 1 Euro 0.83 dolara kadar geriledi. Sonra yükselmeye başladı. Bu yılın başında 1 Euro 1.36 dolara kadar geldi.
Euro ilk dönemde dolara karşı yüzde 30 kadar değer yitirdi. Daha sonra, geldiği en düşük noktadan yüzde 68 oranında değer kazandı. Avrupa ile Amerika arasında ciddi bir enflasyon farkı olmadığına göre, iki para arasındaki parite değişmeleri reel değişmeler olarak alınabilir.
Bu denli büyük boyutlarda ve kısa sürede yaşanan reel parite değişmeleri doğal olarak ülke ekonomilerini ciddi boyutlarda etkileyecektir. Üretilen malların rekabet gücü değişmektedir. Almanya gibi ihracatın önemli olduğu ekonomiler zorlanacaktır. Parite oynamalarının getireceği yükü asgaride tutmak için değişen rakabet gücünü karşılayacak başka gelişmeler olmalıdır.
VERİMLİLİK
İki ülke parası arasındaki parite (döviz kuru) çeşitli nedenlerle değişebilir. Kurları belirleyen ilişkiler çok karmaşıktır. Kurları hareket ettiren ve en iyi bilinen formül iki ülke arasındaki enflasyon farkıdır. Enflasyon farklarının kurlara yansımasını öngören teori, mal ve hizmetlerin serbestçe dış ticarete konu olacağını, üretim faktörlerinin (işgücü ve sermaye) serbest dolaşımı olmadığını ve ekonomideki üretkenliğin(teknoloji) değişmediğini varsayar.
Diğer varsayımlar aynı kalmak kaydıyla, enflasyonu eşit iki ülke parası arasındaki parite iki ülkedeki verimlilik (prodaktivite) değişmesinden etkilenecektir. Üretkenliği artan ekonominin parası daha değerli olacaktır.
Sermayenin ülkeler arasında serbestçe dolaşmasına izin verildiğinde, bütün bu ilişkiler karmakarışık olmaktadır. Çünkü, mali piyasalar, mal ve hizmet piyasalarına göre çok daha hızlı dengeye gelmektedirler. Dolayısıyla, kısa dönemde, döviz kurları sermaye hareketlerinin yönüne göre hareket edebilmektedir. Orta-uzun dönemde ise, enflasyon farkları, üretimdeki verimlilik gibi etkenler döviz kurları üzerinde etkili olabilmektedir.
Sermaye hareketleri her zaman uzun dönemli etkenlerin doğrultusunda döviz kurlarını oynatmayabilir. Hatta, orta-uzun dönemde değer kaybetmesi gereken bir para sermaye hareketleri nedeniyle kısa dönemde değer kazanabilir. Bir paranın kısa dönemde değer kazanmasını kalıcı kılmak ancak uzun dönemli etkenlerin de paranın değer kazanması yönünde hareket etmesiyle sağlanabilir.
Paramızın son yıllarda değer kazanmasının kalıcı olması bu nedenle üretimdeki verimliliğin artmasına bağlıdır. Yani, kısa dönemli eğilimleri uzun dönemde kalıcı kılacak gelişmeleri sağlamaz zorundayız.
ZOR İŞ
Avrupa’da ise, durum bizden çok daha farklıdır. Avrupa’nın büyük ekonomilerinde verimlilik sorunu vardır. Özellikle Almanya ve Fransa gibi ülkelerde verimlilik artmamakta, hatta düşmektedir. Amerika’da ise son on yılda çok ciddi boyutlarda verimlilik artışı yaşanmıştır. Yani, Euro’nun dolara karşı son yıllarda değer kazanmış olması verimlilik artışının Amerikan ekonomisi lehine geliştiği bir ortamda olmuştur. Dolayısıyla, Euro’daki kısa dönemli hareketin orta-uzun dönemde Avrupa’da verimlilik artışı sağlanamadığı taktirde kalıcı olması çok olası değildir.
Avrupa’nın, özellikle de Almanya ve Fransa’nın, Amerika’da enflasyon patlamadığı taktirde, orta-uzun dönemde bu kurlarla yaşaması zor görünmektedir.
Gelecek salı gününe kadar yazılarıma ara veriyorum. İyi bayramlar dilerim.