Avrupa Birliği ve ekonomi (1)

AVRUPA Birliği (AB) Komisyonu’nun hazırladığı raporun önemli bir bölümü Türkiye ekonomisine ayrılmış. Ekonomideki sorunlara dikkat çekiyorlar. Raporun bazı yerlerinde ise kısa dönemde kendi işleri olmayan konulara dalıyorlar.

Rapor, Türkiye ekonomisinin bugünkü görünümü ile üyeliğe yönelik olarak uygulamaya geçirmemiz gerekli yapısal değişiklikleri biraz karıştırmışa benziyor. Bugünkü görünüme yönelik olumsuzluklar sanki üyeliğe yönelik olumsuzluklar olarak yansıtılmış. Bu bakış açısı yanlıştır. Basınımız da konuyu kamuoyuna bu şekilde takdim etti.

DÜZELTİLECEKLER

AB ile ilişkilerimizde bundan sonra iki konuyu birbirinden ayırmak zorundayız: Kısa dönemli
(konjonktürel) sorunlar ve yapısal eksikliklerimiz. Avrupa’yı ilgilendiren, bu aşamada, Türkiye ekonomisinin yapısal eksiklikleri olmalıdır. Müzakerelerin on ya da on beş yıl süreceği düşünülürse, Türkiye ekonomisinin kısa vadeli (konjonktürel) sorunları AB’nin üyeliğimize yönelik endişesi olmamalıdır. En azından, olmaması için çalışmalıyız.

AB, Türkiye’nin cari işlemler açığının yüksek ve artmakta olduğunu vurgulamaktadır. Doğrudur. Ama cari işlemler açığı kısa vadeli bir endişedir. Kaldı ki, Avrupa’nın yeni üyeleri arasında kronik olarak cari işlemler açığı göreli olarak bizden daha büyük ülkeler vardır. Konuyla IMF’nin ilgilenmesi doğaldır. Ama AB’ye bu aşamada laf düşmez.

AB Komisyonu, Türkiye’de devletin hálá bankacılık sektöründe olduğunu vurgulayıp yeterince bu sektörde yabancı sermaye olmadığını söylemektedir. AB’nin burnunu sokmaması gereken konulardan biri de budur. Bankacılık sektöründe yabancı sermayenin olması ya da olmaması AB’nin konusu değildir. AB üyeliği yabancı sermaye zorunluluğu getirmez. Piyasanın yabancılara açıklığı önemlidir.

Kamu bankacılığı ise şimdiki AB üyelerinde de vardır. Hatta, durumları ve işletiliş biçimleri bizdekilerden daha da kötü oldukları dahi iddia edilebilir.

Türkiye’deki işsizlik oranı ve işgücüne katılma eğiliminin düşüklüğü eleştirilmektedir. Sorun yapısaldır. Ama kısa ve orta vadede çözümü kolay olmayan sorunlardır. Benzer sorunlar hálá İspanya gibi ülkelerde de yaşanmaktadır. Almanya birleştikten sonra bu sorunlarla yeni tanışmaya başlamıştır.

DEĞİŞECEKLER

Hükümet düzeyinde ekonomi politikalarının birden fazla bakanlığın yetkisine girmesi ciddi yapısal sorunlarımızdan biridir. Ama çözümü göreli olarak çabuk bulunacak bir sorundur.

Devlet borçlarının yüksekliği
, borçların kur ve faize karşı aşırı duyarlı olması ve devletin özel sektörü kredi piyasasından kovması Türkiye’nin uzun vadede çözmesi gereken sorunlarındandır. Bu konularda Türkiye’nin doğruları yapması için IMF görev başındadır.

Kayıtdışı ekonominin büyüklüğü, kısa ve orta vadede ciddi sorunlar yaratan olgulardır. AB haklı olarak bu konuyu vurgulamaktadır.

Enerji sektöründe devletin fiyatlamada söz sahibi olması, yıllar önce terk edilmesi gereken bir olgudur. Ama hálá devlet bu konudaki otoritesini bırakmak istememektedir. Kurları serbest bırakan devlet hálá elektrik fiyatlarını tespit etmek istemektedir. AB haklı olarak Türkiye’yi bu konuda eleştirmektedir.
Yazarın Tüm Yazıları