İKİ yıl önce İstanbul’da yapılması planlanan Asya Kalkınma Bankası (AKB) yıllık toplantıları İstanbul’daki bombalama olayları nedeniyle ertelenmişti. Ancak bu yılki toplantılar birkaç hafta önce İstanbul’da yapılabildi.
Türkiye’de Dünya Bankası ya da Avrupa Yatırım Bankası denince bize uzun vadeli kredi veren kuruluşlar anlaşılır. Türkiye ekonomisinin dış finansman ihtiyacının bir kısmı bu kuruluşlardan gelir. AKB farklıdır.
İHMAL EDİLEMEZ
AKB bizim için projelerimizin finansmanına yönelik kredi alınabilecek bir kaynak değildir. Türkiye AKB’nın katkı yapan ortaklarından biridir. Ama, AKB’ndan be kamu ne de özel sektör kredi kullanamaz. Aynı olgu Avrupa Kalkınma ve Yeniden İnşa Bankası (EBRD) için de geçerlidir. Türkiye EBRD’ye ortaktır, ama kredi kullanamaz.
AKB Asya ülkelerinin gelişmesi için kredi ve teknik yardım veren bir bankadır. Dünya Bankası’nın Asya kıtasında faaliyet gösteren bir modelidir. Bizim gibi ülkelerin AKB’na ortak olmasının nedeni ABK tarafından finanse edilen Asya kıtasındaki projelere Türk firmalarının girebilmesidir.
EBRD de bizim için aynı görevi görür. AKB ve EBRD karşılaştırıldığında, Türk firmalarının EBRD’yi göreli olarak yoğun kullandığını görüyoruz. Buna karşılık, AKB’nı EBRD kadar kullandığımız söylenemez. Acaba Asya ile eski Sovyetler Birliği Cumhuriyeti ülkeleriyle ilgilendiğimiz kadar ilgilenmiyor muyuz?
Büyük bir olasılıkla, konunun bir boyutu budur. Bir başka boyutu ise AKB’nın finanse ettiği projelerdeki rekabette Türk firmalarının geri kalması olabilir. Üzerinde durulması konulardan biri mutlaka bu olmalıdır. Türk firmaları rekabetçi olamadıkça AKB gibi kuruluşların finanse ettiği projelerde rol alması zor olacaktır. EBRD’yi daha çok kullanmamızın bir nedeni EBRD’nin proje finansmanında ortaklık yoluyla katkı yapmasıdır. Doğal olarak ortaklık ile yapımcılık farklı konulardır.
Yıllık toplantılar sırasında AKB Başkanı ısrarla Türk firmalarını Asya’ya davet etti. Türkiye ekonomisinin geldi düzeyi övdü. Bu düzeydeki Türkiye’nin Asya kıtasında daha aktif olması gerektiğini dile getirdi. Çok da haklıydı. Türkiye, Asya kıtasındaki ekonomik potansiyeli ihmal edemeyecek kadar büyük bir ekonomidir.
Asya çok büyük bir kıta. Kıta içinde gelir farklılıkları çok fazla. Dünyanın en zengin ülkeleri de, en fakir ülkeleri de Asya’da bulunuyorlar. Dolayısıyla, kıtanın fakir ülkeleri zengin ülkelerin bir anlamda himayeleri altında kalmıştır.
DIŞA AÇILMAK
Rekabet göreli olarak bu piyasalarda daha acımasızdır. Çünkü, Asya’nın gelişmiş ülkeleriyle gelişmekte olan ülkeler piyasasında rekabet edilmesi söz konusudur. Buna ek olarak, bizim gibi, AKB’na üye olan dünyanın diğer gelişmiş ülkelerinin şirketleri de bu piyasalarda boy göstermektedirler. Kısacası, Asya pazarı ahbaplık ilişkileriyle iş alınacak bir pazar değildir.
Türkiye’de kamu kaynaklı projeler azalırken, Türkiye’deki belli bir bilgi birikimine erişmiş şirketlerin eskiye göre çok daha fazla rekabetçi bir biçimde dışa açılmaları kaçınılmazdır. Böyle şirketlerimizin sayısı artmaktadır. Daha da artmalıdır.
Dışa açılamayanların kamu sektöründen proje beklemeleri çok gerçekçi değildir. Bu nedenle, AKB gibi kuruluşların desteklediği projelerde rekabetçi olabilmek için yeniden yapılanmak hedeflerden biri olmalıdır.