Amigo zihniyeti

SPOR karşılaştırmalarında seyircileri coşturan amigolar vardır. Destekledikleri takım başarılı da olsa, başarısız da olsa, takımlarına destek veririler. Çünkü, onlar fanatiktir. Fanatikliğin başladığı yerde mantık çalışmaz.

Amigoların çoğu takımın idarecilerince desteklenen kişilerdir. Maçlara bedava girerler. Kendileriyle beraber hareket etmek isteyenlere vermek üzere amigolar klüp yöneticilerinden fazladan da bilet alırlar. Bu şekilde, tribünlerde takımı lehine tezahürat yapacak bir insan topluluğu oluşturulur.

Amigolar için her hangi bir maçta takımın kötü oynaması önemli değildir. Karşı takımın daha kabiliyetli oyunculardan kurulmuş olması da engel değildir. Hava şartları umursanmaz. En olumsuz şartlarda dahi, önemli olan takımın kazanması için tezahürat yapmaktır. Amigoluk ve fanatiklik bunu gerektirir.

ELEŞTİRİNİN BİÇİMİ

Amigo zihniyeti yalnızca spor karşılaşmalarında geçerli değildir
. Ekonominin çeşitli kesimlerinde de amigo zihniyeti geçerlidir. Bu zihniyetin geçerli olduğu yerlerde, mantık bir tarafa bırakılıp her şartta toplumun bir kesiminin kazanması için kuru gürültü yapılır. Bazen koparılan gürültü ‘kendi bindiği dalı kesmek’ anlamına da gelebilir.

1980’li yılların başında yurt dışında müteahhitlik hizmeti verenler amigo zihniyetiyle makro ekonomik politikaları eleştirirlerdi. ‘Biz ülkeye döviz getirmesek ekonomi batar’ anlayışıyla ekonomi politikalarını oluşturan ve uygulayanları tehdit dahi ederlerdi. Yurt dışı müteahhitlik hizmetinin döviz gelirleri içindeki göreli önemi çok azaldı. Onlar da amigoluğu bıraktılar. Yaptıkları işi başkaları için değil, kendilerinin para kazanması için yaptıkları gerçeği ortaya çıktı. Artık fanatik değiller. Lobi yapıyorlar.

Sonra ihracatçılar fanatik oldu. Onlar da tehditler savurmaya başladılar. Devletten çeşitli biçimlerde sürdürülebilir olduğuna bakılmaksızın teşvikler aldılar. 1980’lerde ihracatın teşviki enflasyon yaratan unsurlardan biri olduğu halde, onlar için de şartlar ne olursa olsun kazanmak önemliydi. Bir süre devleti kendi lehlerinde ikna etmekte başarılı oldular. Sonunda, deniz bitti.

Amigoluk devam ediyor. Maçlardaki amigoların bazen takımın teknik direktörüne ya da gol yiyen kaleciye saldırması gibi, ekonomideki amigolar şimdi çoğunlukla para politikasına saldırıyorlar. Daha da kötüsü, herhalde para politikasını eleştirecek teknik donanımdan yoksun olduklarından, bir kurum olarak Merkez Bankası’na ve onun idarecilerine saldırıyorlar. Aslında, memnun olmadıkları fiyat istikrarı ve istikrarın doğurduğu sonuçlardır.

Para politikası da, onun uygulayıcısı Merkez Bankası ve yöneticileri de elbette eleştirilebilirler. Eleştirilmelidirler de. Çünkü, fiyat istikrarı hedefiyle donanmış siyasi otoriteden bağımsız bir merkez bankası ve onun yöneticileri aynı zamanda şeffaf ve hesap verebilir olmalıdırlar. Ama, yöneltilen eleştiriler seviyeli ve mantıklı (analitik) olmalıdır.

ONLAR DA DEĞİŞİR

Hiçbir ihracatçı memleket döviz kazansın diye ihracat yapmamaktadır
. Kendileri para kazanmak umuduyla bazı üreticilerimiz ihracat yapmaktadırlar. Memlekete getirdikleri döviz bir amaç değil, kendilerinin para kazanma güdülerinin bir sonucudur. Kimse onların kafasına ihracat yapın diye tabanca tutmamaktadır. İhracat yapmadıkları için ülke ekonomisinin zor duruma girmemesini düşünecekler de yalnızca kendileri değillerdir. Ülke ekonomisinin sağlığını düşünmek ihracat yapanların tekelinde değildir.

Kendi Merkez Bankası’na sahip çıkmayan toplumlar enflasyon ile boğuşmaktan kendilerini kurtaramazlar. Ekonomideki amigolar, amigoluğu bırakıp lobici olmayı başarabilmelidirler. Çünkü, amigolar da değişir.

Bir seyahatim nedeniyle yazılarıma bir süre ara veriyorum.
Yazarın Tüm Yazıları