AMERİKA’da konut kredileri sorunu bitmiş değil. Aksine, konut fiyatları düştükçe, sorunlar daha da ağırlaşacak gibi görünüyor.
Konut piyasasındaki sorunlar arttıkça, ekonomik büyüme konusundaki görünüm daha da kararıyor. Şu sıralarda bankalar arası sorunlar (likidite gibi) aşılmış görünüyor. Ama, yapısal sorunlarda bir iyileşme olduğu yönünde bir işaret yok denebilir.
KONUT KREDİLERİ
Sorunun birinci ayağı Amerika’daki konut kredilerinin yapısından kaynaklanıyor. Konut kredileri (mortgage) alanların bankalara olan yükümlülükleri, aldıkları kredinin kapsadığı konut ile sınırlı (non-recourse mortgage). Yani, müşteriler kredinin taksitlerini ödeyemediklerinde, bankalar konuta el koymakla yetinmek zorundalar. Krediyi alan dünyanın en zengin kişisi de olsa, bankalar bu konut kredilerini geri ödeyemeyen müşterilerinin diğer varlıklarının üzerine gidemiyorlar.
Bu yapı sorunun çekirdeğini oluşturuyor. Çünkü, konut kredilerini ödeyemeyenler yalnızca mali durumu bozuk olan müşteriler değil. Sorunun ikinci ayağı ileriye dönük ciddi riskler içeriyor. Konut fiyatları düştükçe, kredi alanlar piyasa değerinin çok üstünde olan bir krediyi ödemek durumunda kalıyorlar. Alındığında 500 bin dolar evin 450 bin dolar kredisini geri ödemeye çalışırken, evin piyasa değeri 350 bin dolara düşünce, krediyi alanın krediyi geri ödemesi için bir neden kalmıyor.
Sistem, malın fiyatı düştüğünde, kredinin ödenmemesini teşvik ediyor. Evi bankaya devredip çıkmak daha karlı oluyor. Bankalar da 450 bin dolar alacak karşılığında 350 bin dolar piyasa değeri olan evle ortada kalıyor. Evi piyasa fiyatından sattığında, 100 bin dolar zarar yazmak durumunda kalıyor.
Önce mali durumu konut kredisi almaya yeterli olmayan müşterilerin zora düşmesiyle konut kredileri sorunu oluştu. Ama şimdi, konut fiyatları düştükçe, mali sorunu olmayanlar da konut kredilerini ödememeye başladılar. Dolayısıyla, Amerikan İdaresi’nin konut kredilerini ödeyemeyenlere yönelik geliştirdiği önlem paketleri sorunu çözebilecek gibi değil. Sorunun çözümü bundan sonra yeni bataklar oluşmaması için konut fiyatlarının belli bir istikrara gelmesiyle olacak. O yönde henüz bir işaret yok. Bankaların el koyduğu ev sayısı iki yıl öncesine göre beş kat arttı. Artmaya da devam ediyor.
BÜYÜME
Bir yanda konut arzı artıyor, diğer yanda talep, varsa dahi, erteleniyor. Hem konut fiyatları düşüyor hem de yeni konut imalatı azalıyor. Beklentiler bozuluyor. Tüketici ve yatırımcılar kararlarını erteliyorlar. Sonuçta Amerika’da ekonomik faaliyet azalıyor.
Son veriler Amerika’da 2008’in ilk üç ayında ekonomik büyümenin yüzde 0.6 olduğunu gösterdi. Piyasalar sevindi. Aslında, bizim anladığımız anlamda, bu veriler yanıltıcı. Değişmeler farklı yılların aynı dönemlerini kapsamıyor.
Yüzde 0.6 rakamı 2008 yılının ilk üç ayını da içeren son dört çeyreğe yönelik milli gelirin, 2007 yılı sonundaki yıllık milli gelire göre, yıllık hale getirilmiş yüzde büyümesi. 2008 yılının ilk çeyreğindeki üretilen milli gelirin 2007 yılının ilk çeyreğinde üretilen milli gelire göre düşmesi söz konusu. Bu konuların üstadı başkan eski ekonomik danışmanı ve Harvard Üniversitesi hocalarından Martin Feldstein’a göre, milli gelir rakamlarına baz olan tüm gelirlerde, 2007 yılının ilk çeyreğine göre, 2008 yılının ilk üç ayında azalma söz konusu.
Kısacası, Amerikan ekonomisinde büyümenin düşmesi değil, bizim ölçtüğümüz şekliyle bir küçülme söz konusu. Konut fiyatlarındaki düşüşün devam etmesi bu küçülmeyi önümüzdeki dönemde de besleyecek gibi görünüyor.