GELİŞMİŞ ülkeler içinde en hızlı büyüyen ve sorunları da en çok konuşulan ülke Amerika Birleşik Devletleri. Amerikan ekonomisi yılda hala yüzde 3’ün üzerinde büyüyor.
Geçen yılki büyüme yüzde 4.2 olmuştu. Yani, her yıl bir Türkiye ekonomisinden daha büyük bir ekonomi Amerikan ekonomisine ekleniyor.
Amerika’da devlet giderek artan finansman açıkları veriyor. Özel sektör tasarruf yapmıyor. Dolayısıyla, toplam tasarruf açığı yurt dışından karşılanıyor. Sonuç olarak, Amerika’da cari işlemler açığı milli gelirlerinin yüzde 6’sına yaklaştı.
Hem bütçe hem de dış açık olgusuna ‘ikiz açıklar’ deniyor. Son yıllarda Amerika’nın ikiz açıkları çok konuşuluyor. Daha önceki bir yazımda da belirttiğim gibi, birçok iktisatçı Amerikan ekonomisinde ciddi boyutlarda bir düzeltme olması gerektiğini düşünüyor. Kısacası, ‘düzeltme,’ faizlerin daha da yükselmesi ve doların değer yitirmesi anlamına geliyor.
REKORLAR
İktisatçılar Amerikan ekonomisinde bir düzetme bekleye dursunlar, şirketlerin karları artıyor. Amerika’daki şirketlerin yıllık ortalama kar artışları yüzde 10’un üzerinde gerçekleşiyor. Geçen yıl şirketlerin kar artışı yüzde 21 olmuştu. Şirketlerin reel yatırım harcamaları da yılda yüzde 10’un üzerinde artmaya devam ediyor.
Beklentilerin gerçekleşmelerle aynı paralelde gitmemesi nedeniyle, Hisse Senetleri Borsası artmıyor. Yani, şirketlerin piyasa değeri artmıyor. Şirketlerin göreli potansiyelini gösteren kazanç-fiyat oranları çok yükseliyor. Bu oran 2000 yılında yüzde 4’ün altına gelmişken, şimdi yüzde 6’yı geçti.
Anketlerde, bizde olduğu gibi, ‘tüketici güven endeksi’ düşmeye devam ediyor. Hatta, bir ayda bu endeksteki düşüşler tarihi rekorlar kırıyorlar. Ama, Amerikan tüketicisi harcamaya devam ediyor. Amerika’da perakende satışlar yıllık yüzde 10’un üzerinde gerçekleşiyor. Güven azalıyor, ama harcamalar artıyor.
Son on yılda Amerikan ekonomisindeki kişisel gelirler neredeyse ikiye katlandı. Tüketicilerin servetleri de aynı şekilde ikiye katlandı. Gelir ve servet artışları tüketim patlaması yarattı. FED Başkanı Greenspan’in Amerika’daki ev fiyatlarının artmasından kaygı duymasının ardında bu gelişmeler var. Bir tahmine göre, Amerikan hane halkları toplam varlıklarının yüzde 20’si kadarını borçlanma ile karşılıyor. Geri kalanı kendi sermayeleri. Bu gelişmiş bir ülke için çok büyük bir rakam.
Ev fiyatları son yıllarda yüzde 10’un üzerinde artıyor. Ama, ev satışları da artıyor. Eskiden yapılıp en az bir kez satılmış evlerin satışında önemli bir patlama yaşanıyor. Ağustos ay itibariyle bu kalemdeki artış yüzde 7.3 oldu.
FED faizleri ölçülü bir biçimde artırıyor. Ama, faizlerin artması Amerikan tüketicisini kesmiyor. FED’in beklentilerinin aksine, uzun vadeli faizler kısa vadeli faizler kadar artmıyor. Daha fazla tüketim daha fazla üretim ve daha fazla istihdam anlamına geliyor. Son verilere göre, Amerika’da işsizlik yüzde 4.9 civarında. Enflasyon yüzde 3 civarında. ‘Temel enflasyon’ dedikleri ve para politikasının ölçü aldığı enflasyon ise daha istikrarlı ve yıllık yüzde 2 civarında oynuyor.
DENGESİZLİK
Bu denli ekonomik faaliyetin arttığı bir ekonomi doğal olarak ithalatını da artırıyor. Amerika’ya ihracat yapan ülkeler de Amerikan ekonomisindeki büyümeden az ya da çok faydalanıyorlar. Amerika toplam dünya nüfusunun yüzde 5’ine sahip. Ama, dünyada üretilen toplam milli gelirin yüzde 21’i Amerika’ya ait. Dünyadaki şirketlerin toplam değerinin yüzde 40’ı Amerika’daki şirketlerden oluşuyor. Dünyadaki dengesiz bölüşüm bu rakamlardan da çok iyi anlaşılıyor.
Sürdürülemez denen sorunlarına rağmen Amerikan ekonomisi dünya ekonomisinin lokomotifi olmaya devam ediyor. Lokomotif durursa, dünya ekonomisinin nereye savrulacağı çok büyük bir bilinmeyen olarak herkesi tehdit etmeye devam ediyor. Gelinen noktada, herkes Amerikan ekonomisine bağımlı halde.