AMERİKAN doları kısa bir süre içinde ciddi boyutlarda değer kaybetti. Daha bir kaç yıl önce Euro karşısında dolar paritesi 0.8 iken bugünlerde 1.3’ü geçti. Son bir yıldaki değer kaybı yüzde 30 civarında oldu.
İkinci Dünya Savaşı’ından sonra Amerikan doları tüm dünya ekonomileri için rezerv para oldu. Yani, ülkeler döviz rezervlerinin büyük bir bölümünü dolar cinsinden tutmaya başladılar. Çünkü, değeri altına bağlanan Amerikan doları dünya ödemeler sisteminin tek parası haline geldi.
1970’li yılların başlarında doların değerinin altına bağlanmasından Amerika Birleşik Devletleri tek taraflı olarak vazgeçti. Amerikan dolarının değeri dünyanın diğer paralarına göre serbestçe dalgalanmaya bırakıldı. Ama, Amerikan dolarının dünya ödemeler sistemindeki rolü çok fazla değişmedi. Hálá dünya ticaretinin yarısından fazlası dolar üzerinden yapılıyor.
REZERV PARA
Son 35 yıldır, ülkelerin döviz rezervleri dolar dışındaki paralar cinsinden de tutulmaya başlandı. Alman Markı, İngiliz Sterlini ve Japon Yeni, Amerikan dolarından sonra dünya ülkelerinin rezervlerinin belli başlı paraları arasına girdi. Euro devreye girdikten sonra dahi, ülke rezervlerinin yarısından fazlası hálá Amerikan doları üzerinden tutulmaktadır.
Amerikan doları, yalnızca ülkelerin döviz rezervlerinin önemli bir parçası değil, aynı zamanda, istikrarsız dünya ekonomilerinde,ekonomik birimlerin cebinde taşıdığı bir para rolünü oynamaktadır. Örneğin, Latin Amerika ülkeleri, Rusya ve Türkiye gibi ülkelerdeki yastık altındaki dolar miktarı Amerika’da tedavüldeki dolar miktarına göre ciddi boyutlara gelmiştir. Kısacası, dolar bir dünya parasıdır.
Amerikan dolarının dünyanın her yerinde bir değişim ve saklama aracı haline gelmiş olması nedeniyle, doğal olarak, değerindeki oynamalar tüm dünyayı ilgilendirmektedir. Özellikle, döviz rezervleri açısından zengin olan Çin, Güneydoğu Asya ekonomileri ile dış ticaret açısından Japonya ve Avrupa ekonomileri konuyla çok daha fazla ilgilidirler.
Yaşanacak bir dolar krizi dünya ekonomilerinde topyekun kriz anlamına gelecektir. Ama, dolarda bir krizden söz etmek bu aşamada çok gerçekçi değildir.
Amerikan ekonomisi güçlü olduğu kadar küçümsenmeyecek riskler de taşımaktadır. Özellikle, giderek artan dış ticaret açıklarının yanında, son 4 yılda Amerika’da bütçe açıkları çok hızlı artmıştır. Sosyal güvenlik sistemi alarm vermektedir. İleriye dönük bütçe açıkları tahminleri de oldukça kötümserdir. Ama, doların değeri dış ticaret açıklarındaki artış nedeniyle düşmemektedir.
Para piyasaları Amerika’daki bütçe gelişmelerine sert tepkiler vermektedir. Euro gibi paraların kendi iç dinamiklerinden kaynaklanan bir değer artışı söz konusu değildir. Amerikan dolarının kendi iç dinamiklerinden kaynaklanan değer yitirmesi söz konusudur.
1980’li yıllarda da dolar ciddi değer düşüşleri yaşamıştı. Son dönemdeki hızda olmasa dahi, Amerikan dolarının Alman Markına göre paritesi 1.4’e kadar gerilemişti. Yani, o dönemde Euro cinsinden, dolar paritesi bugünün rakamlarıyla 1.39 olmuştu. Daha o noktaya gelmedik. Ama, kısa vadede gelebiliriz.
PİYASANIN TALEBİ
Para piyasaları yalnızca Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) istikrarlı politikalarıyla yetinmeyip Bush İdaresi’nin bütçeye yönelik kararlı uygulamalarını beklemektedir. Beklentiler Bush Yönetimi’nin bu konuda piyasaları tam tatmin edemese de, bir şeyler yapacağı yönündedir. O taktirde, doların değer yitirmesinin durması, hatta değer kazanması söz konusu olabilecektir.
Aksi taktirde, bugün dünya para piyasalarında yaşanan olumsuz hava, yüksek petrol fiyatlarıyla beraber, yakın bir gelecekte dünya ekonomilerindeki üretim ve istihdamı da olumsuz etkileyebilecektir.
Yakın gelecekte ne olursa olsun, Amerikan dolarının bir dünya parası olma işlevi devam edecektir.