Paylaş
ASLINDA kavganın zemini, meselenin tarafları belli... Yüksek öğrenimde türban kavgası neredeyse 15 yıllık. Ne yazık ki bu sürede hukuken ve siyaseten ilerleme sağlanamadı, tarafların inadı kırılmadı.
Türban sorununu tarif ederken kendimizi çerçevenin dışına çıkarıp ‘‘taraflar’’ ifadesini kullanmamızın sebebine gelince... Bu ülke nüfusunun kahir ekseriyetini oluşturan mütedeyyin kitlenin türban konusuna kilitlendiğini sanmıyoruz. Muhtemeldir ki çoğunluk bu satırların yazarı gibi meselenin özellikle hukuki sürecinde ipin ucunu kaçırmış halde... Yine siyaseten kafaların içiyle etrafındaki bez parçasından daha fazla ilgili...
* * *
Bu zorunlu parantezin ardından yeniden meselenin taraflarına dönersek... Türban kavgasına en kalabalık ve sıcak zemini kuşkusuz İstanbul Üniversitesi sunuyor.
Üniversite Rektörü Kemal Alemdaroğlu türban konusunda tavizsiz tutumuyla tanınıyor. Bu tavrıyla türban oylarını MHP ve Fazilet Partisi'ne kaptırdığına inanan ANAP'ın boy hedefi haline geliyor.
İstanbul Üniversitesi'nde önceki günkü söz düellosunu yorumlamak için önce bu çerçeveyi çizmek gerekiyor...
Yanılıyorsak düzeltmeye hazırız ama;
1) Ne rektörün konuşmasında geçen, ‘‘...ulusumuz başta TSK olmak üzere üniversitelerimiz ve çağdaş kurumlarımız asla ödün vermeyeceğini göstermiştir’’ ifadesi,
2) Ne de Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun ‘‘...üniversite duyarlılığı, TSK duyarlılığı ile üslup ve biçim olarak aynı olamaz’’ diye rektöre meydan okuması kesinlikle rastlantı değildir, tarafların pozisyonu gereğidir.
* * *
‘‘Konuşan Türkiye’’ egzersizinin sadece ‘‘Aile Fotoğrafı’’ üyeleri arasında ‘‘afiyet olsun’’ muhabbetiyle sınırlı kalmasını istemiyorsak bu tür kof ve sonuç getirmekten çok polemik yaratan tartışmalara da alışmamız zorunlu...
Ne var ki sadece tarafların çizgilerini koruduklarını gösteren ‘‘balıkçı kavgasını’’ ciddiye alan -ve son derece ciddiye alınan- askeri kanat açıklama yapma gereğini duyunca manzara değişiyor...
Çünkü;
‘‘TSK'nın bir tartışmanın içerisine çekildiği üzülerek gözlenmiştir’’ denilen Genelkurmay açıklamasında her nedense sadece tek tarafa, bakana dönük eleştiriler dile getirildi. Böylece askerin lüzumsuz bir tartışmada asli taraf gibi algılanması riski doğdu.
Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun da parti lideri, Genelkurmay'ı ziyaret ederken rutin dışına çıkıp ortadan kaybolması, soruları yanıtlamaktan kaçınması asker-sivil kavgası formatını hortlattı.
* * *
O yüzden durum tespiti yapmıyor, sadece sormakla yetiniyoruz:
Yine mi başladık?
Malum işaretler çoğaldı...
Meclis açıldı, MGK kamudaki bölücü-mürteci memurların tasfiyesine dönük yasa için bastırıyor. Fethullah Gülen'in tutuklanma kararını bozan İstanbul DGM'ye müfettiş yollanıyor. Avrupa Birliği için şart olan Kopenhag kriterleri tartışılıyor... Bu yüzden mi kaldığımız yerden başladık...
Paylaş