Paylaş
MHP'deki adaylık kavgası, Fazilet'in sancılı başkanlık yarışı...
Analize geçmeden hemen belirtelim ki, siyasi üslubun toplumun genel seviyesini aşmasını umacak kadar hayalci değiliz.
Futbol maçına döner bıçağıyla giden, trafikte kural ihlalini kurşunla ödetmeye çalışan necip milletimizin, siyasi anlaşmazlıkları gül atarak çözmesini beklemek abestir...
Aslan sosyal demokratların kongresinde havada uçuşan sandalyeler, DYP kongresinde genel başkan adayına fırlatılan pet şişeler, MHP kongresinde devrilen kürsü hep aynı ilkel anlayışın eseridir...
Ancak ‘‘radikal’’ etiketli partiler ile diğerlerini ayıran özellik, yönetimin tepkisidir diye düşünüyoruz...
Merkez sağ ve sol partilerde muhalefet hoş değilse bile normal karşılanır, en fazla ‘‘hizip’’ ifadesiyle aşağılanmak istenir. Radikal partilerde yönetimi elinde bulunduran kadrolar, en ufak eleştiriye, alternatif arayışına kapalıdır, hatta ezme hevesindedir.
Dolayısıyla sistem partilerinde muhalefet, demokrasinin zenginliği veya en azından siyasetin dayanılması gereken cilvesi sayılırken, radikal partilerde iktidarı tehdit ya da bölünme işareti diye algılanır...
* * *
Aslında parti içi demokrasi geleneği pek güçlü olmayan merkez sağ ve sol yapılardaki son 15 yıllık gelişmeyi tekrar hatırlayalım...
ANAP'ta Başbakan kongreyle koltuğunu kaybetti. DYP'de Çankaya'ya çıkan Süleyman Demirel'in işaret ettiği kıdemli isim değil genç bir profesör başkan seçildi. HP-SHP-CHP çizgisindeki genel başkanları saymaya yerimiz yetmez. Tekrar ediyoruz, bu başkanlık yarışlarının hiçbiri kolay ve temiz geçmedi. Siyasetin türlü çirkin yüzüyle karşılaştık.
Ama hiçbir sistem partisinden, ‘‘Eyvah bölünüyoruz, birlik-beraberlik elden gidiyor’’ türü siyasetin alfabesine aykırı çığlıklar duyulmadı...
* * *
Oysa muhalefetealışık olmayan Fazilet'te Abdullah Gül'ün yarattığı telaşa bakın. Parti il başkanlarının Konya toplantısında yayımladıkları bildiriyi okuyun: ‘‘Biz Fazilet Partisi il başkanları olarak (...) Hiçbir parçalanma, bölünme olmadan, büyük kongremizden genel başkanımızın öncülüğünde tek liste halinde daha da güçlenerek çıkacağımız inancındayız.’’ (30 Nisan 2000, Konya).
Milli Gazete'nin dünkü manşetinde, Abdullah Gül'le ilgili yayınlar ‘‘Fitne-fesat-kışkırtma’’ diye mahkûm edildi...
Pardon ama, böyle yekpare ve tek vücut olarak ancak askere gidilir, parti kongresinde tartışmak esastır. Ayrıca kariyeri siyaset olanların işi farklılıkları asgari müşterekte birleştirmektir, budamak değil...
Emir-komuta zincirine gönülden bağlı olmak ancak orduda meziyettir. Mutlak itaatin siyasete tercümesi, daha önce Almanya ve İtalya'da denendiği gibi topluma eziyettir...
O yüzden muhalefeti bölücülük sayanlardan, üniformalı milletvekili arayanlardan hepimizin çekinmesi gereklidir, sakın unutmayın.
Karşı görüş
Önce anlaşalım, ben fikir adamı değilim. Sadece gündem başlıklarını izlemeye çalışıp, elinden geldiğince araştırdıktan sonra aktarmaya çalışan bir gazeteciyim. O yüzden sıkça hataya düşüyorum ve sağolun uyarıyorsunuz.
Bugünden itibaren bu uyarıları yerim elverdikçe dipnot olarak yayımlamaya başlıyorum, gerçeği birlikte bulma umudundayım:
B.G isimli okurumuz dünkü başlığımızda geçen ‘‘Meclis katilinin eşkáli yakalandı’’ ifadesinin dilbilgisi açısından yanlış olduğunu aktarmış. Haklıdır, özür dilerim.
Bir başka okur da, Microsoft'un başarısının teknoloji geliştirmedeki üstünlüğüne bağlanmasına itiraz ediyor. Aynı okura göre, Microsoft rakiplerinden taklit ettiği teknolojiyi fiyat kırarak piyasaya sundu, pazarlama gücü sayesinde tekel haline geldi.
Paylaş