Paylaş
Abdi İpekçi suikastının kilit ismi Yalçın Özbey yine ve sözde ‘‘kıl payı’’ ile Türkiye'nin elinden kurtuldu, Belçika polisi tarafından serbest bırakıldı.
Lafı fazla uzatmadan soralım: Son on iki yıldır kırmızı bültenle aranan, bu sürenin büyük bölümünü Almanya'da hapishanede geçiren Yalçın Özbey'e Türk adaleti neden bir türlü ulaşamıyor?
Sebep Türkiye'nin beceriksizliği mi, yoksa Avrupa Gizli Servisleri'nin isteksizliği mi? Galiba her iki neden de geçerli... Gelin Yalçın Özbey'in mazisine biraz yakından bakalım.
* * *
Yalçın Özbey Almanya'ya kaçtı, siyasi mülteci oldu. 16 Kasım 1983'te Almanya'nın Bochum Kenti'nde işlettiği lokalde gözaltına alındı.
Aramada suç kanıtları da bulundu: İki sahte pasaport, bir konsolosluk mührü, Türkiye'deki çeşitli kuruluşlara ait mühür ve sahte belgeler, 7.65 çapında Unic tabanca.
Gazeteci Soner Yalçın ve Doğan Yurdakul'un önümüzdeki günlerde piyasaya çıkacak kitabında Özbey'in 19 Ocak 1984'te serbest bırakılması ile ilgili çok ilginç bir yorum var...
Yalçın ve Yurdakul'a göre Yalçın Özbey Alman Gizli Servisi'nin işbirliği teklifini kabul etti. Abdullah Çatlı ile Orak Çelik'i Papa suikastını Bulgarlar'ın üstüne yıkmaya ikna etmek koşuluyla serbest kaldı.
Jean Marie Stoerkel'in ‘‘Saint Pierre'in Kurtları’’ kitabında bu pazarlığın mahkemeye yansıyan çarpıcı yüzleşme sahneleri var:
‘‘Çatlı soğukkanlığını kaybetmeden devam ediyordu:
- Dosyada var. Sorgu yargıcı Martella Almanya'ya gidip Özbey'in açıklamalarını banda aldı. Sonra da Özbey, Çelik'i bulmak için Paris'te her yeri aradı.
Çatlı, Özbey'e doğru döndü, onun aracılığıyla Çelik'e Bulgar bağlantısını doğrulaması halinde 500 bin dolar ve koruma önerildiğini Özbey'i tanık göstererek anlattı. Özbey'den bunun doğru olup olmadığını sordu.
Sehpadaki bir idam mahkûmu gibi mikrofona uzanan Özbey, Alman BKA'nın talebi üzerine Çelik'le Paris'te temas ettiğini doğruladı ama başka bir şey söylemedi.
Buna aldırmayan Çatlı şöyle devam etti:
- Belki de bu olayı şimdi doğrulamak istemiyorsun, çünkü başına geleceklerden korkuyorsun. Çelik'le ben bunu kabul etmedik, çünkü kullanılmak istendiğimizi anladık. Biz gizli servislerin iplerini tuttuğu kuklalar değiliz.
Israrlara rağmen sessizliğini sürdüren Özbey sonunda şunları mırıldanabildi:
- Çatlı'nın bütün söyledikleri doğru... Başka bir şey diyemeyeceğim. Korkuyorum.’’
İlginçtir, Abdullah Çatlı ile Yalçın Özbey arasındaki bu diyalog Papa suikastı davasının seyrini değiştirdi. Çatlı sadece Oral Çelik'i kurtarmakla kalmadı, Bulgar bağlantısı tezini de çürüttü.
* * *
Susurluk Komisyonu'nun CHP'li üyesi Fikri Sağlar'ın çabaları Yalçın Özbey ve Türkiye Cumhuriyeti arasındaki başka bir ilişkiyi açığa çıkardı.
1993 yılında Almanya'da bir buçuk kilo eroinle yakalanan Yalçın Özbey bu ülkede hapis yatarken Türkiye Büyükelçiliği ile temasa geçti. Almanya'daki Emniyet irtibat görevlisi Naim Aydın'la görüştü ve bazı bilgiler verdi. Özbey itirafçılar yasasından yararlanarak koruma ve yeni kimlik istiyordu.
Türkiye Almanya'dan Özbey'in iadesini talep etti. Ama Almanlar Yalçın Özbey'i serbest bırakmayı yeğlediler. Aylar sonra Belçika polisi tarafından yakalandı, sonra özgürlüğüne kavuştu.
Hâlâ Türkiye'deki çetenin uluslararası bağlarından kuşku duyan kaldı mı?
Paylaş