Paylaş
İLGİNÇTİR bu ülke halkı ya korkutularak veya kandırılarak harekete geçirilmek isteniliyor. Dolayısıyla siyasetteki tematik başlıklar;
A) Ülke elden gidiyor, bölünüyor, parçalanıyor...
B) İşçi, köylü, memur, dul ve yetim açlıktan ölüyor, kadar sınırlı kalıyor.
Üstelik her teşhisin tedavisi de öneriliyor. Ulusal paranoyaya göre, ‘‘fazlasını vermek’’ felaketi hazırlar...
Muhayyel açlara ise tam aksine ‘‘verici olmak’’ gerekir.
Belki de biraz fazla şematik bulduğunuz bu sınıflama, siyasette ihtirasın aklı aştığı dönemlerde en bariz örneklerini verir.
* * *
Son günlerde, Türkiye'nin Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in ismi etrafında şekillenen politik senaryolar medyatik gündemde öne çıkıyor. Eski ve müstakbel politikacının her sözünden anlam çıkarmak çabası, belki de bu yüzden. Cumhurbaşkanı iken (ve hatta cumhurbaşkanı adayı iken) halen yürürlükteki istikrar programına açık destek veren Demirel, bakın geçenlerde aynı konuda ne dedi:
‘‘Köylü hálá Türkiye'nin yüzde 45'idir. Bu ıstıraba kulak verin. Kimsenin istikrara karşı olduğu yok, kimsenin enflasyonun düşmesine de bir şey dediği yok, ama bu ıstırap ne istikrarı sağlayan bir iştir, ne de enflasyonu düşüren bir iştir. ‘Bunun yolları vardır ve bulunması lazımdır' diye de (hükümete) söyledim.’’ (Milliyet Gazetesi, 15 Temmuz 2000).
* * *
Yanlış anlamayın, dokuzuncu cumhurbaşkanı istikrar programının acılı ve aç kitleler için biraz sulandırılmasını isterken kesinlikle yalnız sayılmaz. Muhalefet partileri ve hatta bazı yazarlar da aynı havada...
Öyle ya, enflasyonun kendi kendine düşmesi beklenirken benim işçimin, benim memurumun ve en önemlisi benim köylümün (en kalabalık onlar) cebine üç-beş kuruş konulmasının kime zararı dokunur ki?
Herkesin iktisatçı olması gerekmez...
Ama herhalde birkaç rakamı okuyacak göz, anlayacak akıl çoğumuzda vardır.
Bakın Süleyman Demirel 1991 yılı sonunda yeniden başbakanlık koltuğuna oturdu, 1993 ilkbaharında Çankaya Köşkü’ne taşındı, partisi ve yakın çalışma arkadaşları 1995 Aralık seçimlerine kadar iktidardaydı. Dolayısıyla 1990-1995 arasında benim köylüme cömert davranıldığını varsaymak yanlış olmaz.
Peki sonuçta ne oldu, merak ediyor musunuz?
Benim köylüm daha mı zenginleşti, yok hayır... Üretim arttı da tarımsal ithalat mı azaldı, kesinlikle hayır. Ortaya beş yıl öncesinden daha beter bir tablo çıktı.
(Kaynak: Tarım Bakanlığı Web Sitesi)
* * *
İlkel popülizmin yarattığı batak bu kadar açıktır.
Hiçbir hükümetin halka ‘‘verme’’ hızı, enflasyona yetişemez.
Seçmenin uğradığı hayal kırıklığından kaynaklanan kaçınılmaz tepkisi, hakkını alacağına inandığı radikal partilere yönelişle tezahür eder.
O yüzden bu tür konulara pek de duyarsız sayılmayan bir basın çalışanı sıfatıyla, öncelikle ve şimdilik tek hedefin enflasyonun düşürülmesi olarak seçilmesinden yanayım. Kesimler arası gelir transferi ancak bu aşamadan sonra mümkün olabilir.
Paylaş