Paylaş
İnsan Haklarının gelişimi, bireyin umutsuzca devletin şerrinden kaçmaya çalışmasının hazin tarihidir. Son dönemde terör örgütlerinin de devleti aratmayacak ölçüde şiddete başvurması işleri siviller açısından daha da çekilmez hale getirdi. Çünkü hemen her devlet egemenlik coğrafyasında da şiddet kullanma tekelini elden kaçırmamak için her türlü çareye başvurdu.
Ne var ki silah sesleri, kortrgerilla zebanileri temel bir gerçeği unutturmamalı. En eski insan hakları kontratı sayılan Magna Carta, kralın vergi koyma erkini paylaşma amacıyla yazıldı.
Devlet kavramı her idelojide ekonomiyle birlikte anıldı.
Marksistler üretim ilişkilerinin üst yapısı olarak tanımladıkları devleti ele geçirmeye çalıştı. Liberaller ekonomide tam rekabet için ‘‘oyuncu’’ devleti piyasadan silmeye gayret etti.
Tesadüfe bakın ki, 10 Aralık 1999 günü sadece İnsan Hakları Bildirgesi'ne konulan imzaların 51'inci yıldönümü değildi... 10 Aralık 1999 tarihi yalnızca Türkiye'nin Helsinki'de Avrupa ile buluştuğu gün de değildi. 10 Aralık aynı zamanda Maastricht ilkelerinin yıldönümüydü.
Ve Türkiye'de insan haklarının gelişimi sanıldığı gibi sadece Kopenhag kriterlerine değil Maastricht ilkelerine de bağlıdır.
* * *
Hatırlayacaksınız, 10 Aralık 1991'da düzenlendiği yerin adıyla anılan Maastricht Anlaşması ile Avrupa Topluluğu, Avrupa Birliği adını aldı.
Ekonomik ve parasal birliği hedefleyen Avrupa bu yolda bazı temel kriterlere uymayı kabul etti:
Kamu açığı, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'nın (GSYİH) yüzde 3'ünden az olmalıydı.
Toplam kamu borcunun GSYİH'ya oranı yüzde 60'ı aşmamalıydı.
Enflasyon oranı, 1999 yılından önceki son 12 ay içerisinde en düşük enflasyon oranına sahip 3 üye ülkenin enflasyon oranları ortalamasının en fazla 1.5 puan üzerinde olabilirdi.
Uzun dönem nominal faiz oranları, en düşük ortalamaya sahip 3 ülkenin faiz oranları ortalamasından en çok 2 puan fazla olabilirdi.
Avrupa para sisteminin döviz kuru mekanizması çerçevesinde belirlenen normal dalgalanma marjlarına en az son 2 yıl boyunca ciddi sapmalar gözlenmeksizin uyulmalıydı.
* * *
Avrupa uyum sürecini taviz vermeden tamamlayarak para devrimini gerçekleştirdi. Euro'nun sorunu artık ince ayara kaldı...
Türkiye'ye gelince... İnsan hakları, güneydoğu sorunu ve azınlıklar pazarlığı, Kıbrıs, Ege denilirken, geçen hafta ekonomide atılan kritik adım hak ettiği ilgiyi pek görmedi gibi... Oysa yaklaşık altı aydır aşamalı olarak açılan ekonomik paketin (sosyal güvenlik, bankalar yasası, ek vergiler, memur maaş zamları gibi) son önlemi sayılan kur ve faiz kontratı ile enflasyon düşerse ne olacak biliyor musunuz?
Türk ekonomisi kayıt altına girecek.
Kayıtlı ekonomi çete üretmeyecek.
Devlet küçülecek, çetelere cazip gelmeyecek.
Ödediğimiz vergiler hakikaten hizmet olarak dönecek.
Mermi, kan, kefen ve gözyaşı olarak değil.
Paylaş