Enis Berberoğlu: Türkiye'deki İran'ın gücü

Enis BERBEROĞLU
Haberin Devamı

UMUT operasyonu neredeyse birbuçuk ayını dolduruyor...

Eldekilerin kısa bir bilançosunu dökersek:

1) Tevhid-Selam ve Kudüs Savaşçıları adını taşıyan iki ayrı örgütün varlığından haberdar olduk. Bu örgütlerin silah depoları bulundu, tarihe faili meçhul olarak geçen bazı eylemlerin aydınlatıldığı açıklandı.

2) Türkiye'deki terör eylemlerinde belalı komşumuz İran'ın parmağı olduğu yönündeki ön yargımızı teyit eden sanık ifadeleri medyaya yansıdı.

İş bu noktaya kadar polis mesaisi ile geldi...

Savcılık iddianamesi çıkınca iddiaların dayandığı veri tabanının ne kadar inandırıcı olduğunu hep birlikte göreceğiz.

Ama polis operasyonu ile çözemeyeceğimiz bilmeceler de var.

Türkiye'deki İran'ın suç dosyası gibi...

* * *

‘‘Türkiye'deki İran’’ diye tanımladığımız cemaatin temelleri İslam Devrimi'nin hemen ardından atıldı.

Bugün Türkiye'de 1-1.5 milyon kadar İranlı göçmen yaşıyor.

Ankara hükümetleri, özellikle 1980'li yılların ilk yarısında, rejim muhalifi Halkın Mücahitleri Örgütü'nü pek tehlikeli saymadılar.

Ancak her nasılsa, 1990'lı yıllarda bu politikada çatlak belirdi...

1986 yılında Türkiye'ye yerleşen ve 1995 yılında uyuşturucu parası anlaşmazlığı nedeniyle öldürülen Asgar Smitko'nun MİT koruması altında yürüttüğü icraat yeni ittifaklara kanıttır:

‘‘Asgar Smitko, İstanbul'a yerleştikten bir süre sonra İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne çalışmaya başladı. Narkotik Şube'nin elemanı olarak istihdam edildi. Smitko, Emniyet'e yararlı bilgiler veriyor ve önemli uyuşturucu operasyonlarının yapılmasına neden oluyordu. Bu operasyonlar neticesinde İstanbul Emniyeti'nce kendisine para mükafaatları verildi.’’

‘‘Daha sonra MİT İstanbul Başkanlığı Asgar Smitko ile ilişki kurdu. Asgar Smitko, polisle ilgisini kesti ve MİT'e çalışmaya başladı. Asgar Smitko'nun MİT'le çalışmasından bir müddet sonra İran Gizli Servisi SAVAMA kendisini İran'a çağırmış ve kendisinden Türkiye'de barınan İran yönetimi muhalifi Halkın Mücahitleri Örgütü ve İran KDP mensupları hakkında bilgi toplamasını istemiştir. Konuyu MİT'teki yöneticilerine bildiren Asgar Smitko bir süre İran Servisi'ne önemsiz bilgiler vermiş, daha sonra İran'da bağlı olduğu yöneticisinin tayini üzerine ilişkisi kopmuştur.’’

(Kaynak Mehmet Eymür, www.atin.org).

* * *

Asgar Smitko'nun İran Gizli Servisi ile bağlantısı Kutlu Savaş'ın Susurluk Raporu'na da geçti: ‘‘Asgar Smitko, emniyet istihbaratının yazılarına ve tespitlerine göre birçok yasadışı faaliyetinin yanı sıra İran'ın Humeyni rejiminden o günün şartlarına göre çok büyük meblağ ile çok miktarda silah almış, İstanbul'daki rejim muhaliflerini İran Gizli Servisi'ne haber vererek öldürtmüştür.’’

* * *

Asgar Smitko'nun öyküsünde Türk ve İran gizli servislerinin yolu kaç kritik kavşakta kesişiyor farkında mısınız?

Ankara ve Tahran, uyuşturucu/silah kaçakçısı bir suçluyu istihbarat (belki de cinayet?) aracı olarak kullanmaktan kaçınmıyor.

Böylece her iki ülkenin Derin Devlet'i, Asgar Smitko'nun şahsında bile olsa birbirine değiyor.

Bizde Derin Devlet sandıklarımızın aslında düpedüz hırsız olmaları ihtimali çok yüksek. İran'da neden farklı olsun ki?

Derin Devlet'e hizmet edenlerin polisin ortaya çıkardığı adi suç dosyaları -Smitko örneğinde olduğu gibi- göz ardı ediliyor. Bu alışkanlık daha büyük suçların da örtülmesi refleksini yaratıyor.

* * *

Uğur Mumcu ve diğer aydınları kimin öldürdüğü tabii önemli. Bu cinayetlerin arkasında İran desteği varsa, mutlaka ortaya çıkarılmalı.

Ama asıl suçlular, Türkiye'deki İran çetesine göz yumanlar ve hatta işbirliğine gidenlerdir. Ve bu suçluların polis mesaisi ile yakalanması mümkün değildir, siyaseten katli vaciptir.

Yazarın Tüm Yazıları