Paylaş
DAHA yüz elli yıl önce alıp başını gitmek isteyen güney eyaletleriyle kanlı iç savaşını tamamlayan etnik kazan ABD'de ‘‘bölünme paranoyası’’ veya ‘‘ayrılıkçı fobisi’’ had safhada olmalı, öyle değil mi?
Değil...
Aksine, ABD yönetimi kendilerini açıkça ayrılıkçı ilan edenleri bile fazla ciddiye almıyor, haklarında bölücülükten değil haydutluktan işlem yapıyor. Gözünüzden kaçmış olabilir, 1997 Mayıs ayında Teksas'ın ABD'den ayrılması için silahlı mücadele veren bir grup, güvenlik güçlerince kuşatıldı. Gerisini gazete haberinden takip edelim:
‘‘ABD, Teksas eyaletinin bağımsızlığı için mücadele eden bir milis örgütü ile ateşkes anlaşması imzalayarak, bir haftadır süren silahlı direnişi kan dökmeden çözdü. Teksas eyaletinin Fort Davis bölgesindeki dağ evini ‘büyükelçilik' olarak kullanan ve burada bir haftadır FBI tarafından kuşatma altında tutulan silahlı 7 bölücü, eyalet valiliği ile resmi bir ateşkes anlaşması imzaladıktan sonra kendi aralarında askeri bir tören düzenlediler. Teksas Cumhuriyeti Grubu'nun lideri Richard McLaren ve 4 arkadaşı, daha sonra silahlarını bırakarak teslim oldular.’’ (Hürriyet Gazetesi, 5 Mayıs 1997).
Teksaslı bölücüler, aynı yılın ekim ayında mahkemeye çıkarıldı...
Savcılık iddianamesinde geçen suçlama bizce çok ilginçti. Savcı, bölücü çeteyi ‘‘Teksas'ın bağımsızlığı’’ gibi bir paravan kullanarak kişilerin malına ve toprağına el koymak istemekle suçladı.
* * *
Herhalde duydunuz. Avrupa Birliği’nin ‘‘genişlemeden’’ yani yeni üyelerden sorumlu komiseri Günter Verheugen, Türkiye'yi ziyaret ediyor...
Necmettin Erbakan'a verilen cezanın gerekçesini, bu cezayı canı gönülden destekleyen, haklı bulan yazıları istediğiniz yabancı dile çevirin, yabancı konuğa verin... O anlarsa biz de anlar susarız.
Demokrasi Antalya'ya turist gibi gelmez
SEVGİLİ Oğuz Aral Usta, arada sırada kaleme sarılıp bize mektup yollar. Son mektubu güncel bir konuya denk geldi. Kısaltmadan aktaralım, siz de keyfine varın istedik.
‘‘Sevgili Enis,
‘Demokrasinin Fazlası Göz Çıkarmaz' başlıklı yazını keyifle okudum. Ama yazının adresi yanlış. Yazından, sanki demokrasi kapı ardında bekliyormuş da birileri girmesine engel oluyormuş gibi bir anlam çıkıyor. Yıllardır demokrasi diye yırtınıyoruz. Ama ‘Yüce vatanımızda bu demokrasi denen nesneyi acaba kim istiyor?' diye hiç düşündün mü?.. Ben düşündüm:
- Devlet demokrasi istemiyor.
Hem sopasını, hem şoförlü makam arabasını, hem 600 yıllık geleneksel afur-tafurunu kaybetmeyi kim ister ki?
- Siyasi partiler demokrasi istemiyor.
İsteselerdi önce ‘parti içi demokrasi' olurdu. Kendileri demokrasinin ürünü oldukları halde partiler padişahlıkla yönetiliyor.
- İşadamları demokrasi istemiyor.
Demokrasilerde devlet bankalarını hortumlamak, ahbap-çavuş ilişkileriyle ihale kapmak, vergiden sıyırmak mümkün müdür?
- Memur demokrasi istemiyor.
Arada bir meydanlara çıktıklarına filan bakma. Sadece biraz daha para istiyorlar. Demokrasi isteselerdi Kenan Evren anayasasına yüzde 100 oy verirler miydi?.. Okur yazar takımı olmalarına rağmen kendilerine grev hakkı gibi demokratik bir hak tanımayan yasaya niye ayıla bayıla evet dediler?
- İşçi demokrasi istemiyor.
Daha köylülükten kurtuluşup işçileşememiş işçilerimiz de memur ağabeyleri gibi sadece para istiyor. Bütün askeri müdahalelerde hiç direnmeden fabrikalarına tıpış tıpış gidip çalıştılar. İşçiler uğruna hapse giren yazarlar, çizerler, politikacılar için kıllarını kıpırdattıklarına hiç şahit oldun mu?..
- Köylü demokrasi istemiyor.
Niye istesin, hangi demokratik ülkede 5 liralık ürününü devlete destek köstek deyip 25 liraya satabilir ki?.. Hangi demokratik ülkede seçim rüşveti olarak devlete olan borçları silinebilir ki?..
* * *
Bu kadar istenmeyen bir nesne nasıl olacak da nereden gelecek?.. Demokrasi, Antalya turisti mi?.. Evet, demokrasinin fazlası göz çıkarmaz. Ama körler ülkesinde zaten çıkacak göz de bulunmaz.
Çıkmamış gözlerinden öperim.
OĞUZ ARAL’’
Paylaş