Paylaş
TABLOYA hipermetrop yaklaşım, meseleyi rektör-bakan kavgasına indirger.
Oysa bakana, rektöre, hatta ikisine birden kızmak, fotoğrafa küsmeye benzer. Filmin tamamını, sonunu beklemek gerek.
* * *
Bakan ve rektör düzeyine sıçrayan türban kavgasında donuk fotoğraf karesine takılmak yerine filmi ileri-geri sararsanız, çatışmadan birkaç saat sonraya rastlayan çok önemli bir toplantıya rastlarsınız.
Başbakan Yardımcıları Mesut Yılmaz ile Hüsamettin Özkan'ın Genelkurmay Karargáhı'nı ziyareti, olayın sıcaklığı nedeniyle sadece Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun sözlerine tepki ekseninde ele alındı.
Ve fakat bakın 2 saat kadar süren bu ziyarette başka neler konuşulmuş:
‘‘Mesut Yılmaz'ın AB katılım ortaklığı belgesinin kasım ayında imzalanacak olması nedeniyle, ‘acilen' yapılması gereken düzenlemelere ilişkin bilgi aktardığı ifade edildi. Bu çerçevede, Türk Ceza Yasası'nın 312. maddesinde ‘düşünce ve ifade özgürlüğünün' önündeki engellerin kaldırılmasına dönük düzenlemenin bir an önce çıkarılması gerektiği görüşünü dile getirdiği öğrenildi. Genelkurmay yetkililerinin, Devlet Bakanı Rüştü Kazım Yücelen'in dile getirdiği ‘Kütçe TV yayını' konusundaki rahatsızlığı da Yılmaz'a ilettikleri bildirildi.’’ (Cumhuriyet, 5 Ekim 2000).
* * *
Gördünüz mü birkaç satır ek bilgiyle tablonun perspektifi, filmin senaryosu nasıl da değişiyor...
Haberi günlük dile çevirirsek, Yılmaz ve Özkan'ın ifade ve fikir özgürlüğü için gerekli 312'nci madde değişikliği nedeniyle ikna turunda olduğu sonucu çıkıyor. Siyasi otoritenin ev sahibi nezdinde nasıl bir kabul gördüğü belli değil, ama askerin tek şikáyet ettiği ANAP'lı bakanın Erkan Mumcu olmadığı da yine haberden anlaşılıyor.
Dolayısıyla son gerilimi bu veriler ışığında ele alırsak; mesele kişisel ve fevri çıkışlar boyutundan kurumsal çatışma platformuna sıçrıyor.
Bünyesinde barındırdığı dört eğilimden en az ikisi partiden kaçan türban oylarının peşinde olan ANAP'ın, iktidar alanına düşen AB ile ilişkiler ve insan hakları dosyaları nedeniyle askeri kanatla sorun yaşaması kaçınılmazdır. Yakın geçmiş ve gelecekte münferit olay gibi gözüken çatışmalar ancak bu çerçevede gerçek anlamını bulur.
* * *
Demokrasi, insan hakları ve Avrupa hedefi doğaldır ki sadece ANAP'ın sorumluluğu değildir. Zaten tablonun tamamını görüp, propagandaya itibar etmemeniz dileğimizin gerekçesi budur.
Cumhurbaşkanı ile çatışan, uluslararası memura çatan, sendikalarla uzlaşamayan reform yorgunu-şaşkını hükümetin parlamento dışı muhalefetin güdümüne girmesine izin vermeyin.
Kişi ve partileri boş verip mega hedefleri destekleyin.
KARŞI GÖRÜŞ-KATKI
‘‘Üniversitelerimiz üniversal olmaktan çıkıyor. Eğitim ve öğretimin düşünce bakımından MEB liselerinden hiç farkı yok. Yazık, çok yazık!.. Herhalde dinozorlar emekliye ayrılıncaya kadar bu böyle devam edecek gibi.’’
(Dr. B. Karlık)
Paylaş