Siyaset normalleşsin isteyen itiraz etmez

ANKARA
AKP kapatma davasında karardan birkaç gün sonraydı. Yüksek Mahkeme’nin kapısını Alman Büyükelçisi çaldı.

Başkan Haşim Kılıç’la görüştü, "Sayenizde Türkiye’de demokrasi kurtuldu. Ayrıca Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde yaşanabilecek ciddi bir kriz önlendi" mealinde sözler etti.

O yüzden komplo teorisi senaryolarını boş verin. Ne Alman savcıları Ergenekon’un emrinde... Ne de Deniz Feneri rezaleti AKP’ye (veya İslam’a?) karalama kampanyası.

* * *

Kapatma davasında Başsavcı’yı yerden yere vuran... Ergenekon iddianamesini vesile edip muhalefeti sindirmeye çalışan karşı mahalle medyası yine faaliyete geçti.

Diyorlar ki, "İtirafçı muteber değil".

Mesele buysa, rica etsinler Ergenekon Savcısı’ndan...

Mülteci haham Tuncay Güney’in ifadesine başvurulsun. Deniz Feneri ile ilgili en sağlam (!) bilgiler/belgeler temin edilsin. MİT üzerinden geçirilip Ergenekon dosyasına konulsun. Ergenekon ve Deniz Feneri davaları birleştirilip İstanbul’da görülsün, Almanlar avucunu yalasın.

* * *

Komplo
teorilerinde son mertebe, her haberin arkasında patron çıkarı aramaktır. Nitekim Hürriyet’in haberlerini de aynı mantıkla izaha çalışıyorlar. Aslında hak ettikleri, aynı düzeyde, "Siz bu haberleri hiç yazmadığınıza göre işleriniz tıkırında herhalde" yanıtıdır ama...

Yine de terbiyeyi koruyarak başka patronların gazeteleri ve yabancı ajans/medyanın da aynı habere gösterdiği ilgiyi hatırlatalım, gülelim geçelim.

* * *

Sayelerinde bu pazar da neşemizi bulduk. Ama şakayı bir yana bırakırsak...

Galiba siyasetin normalleşmesi içlerine sinmiyor.

Bu ülke yıllardır rejim tehdidi, başörtüsü, içki yasağı gibi tartışmalarla vakit yitirdi. Lüzumsuz yere gerildi.

Üstelik Başbakan çok haklı, bu siyasi acemilik partisine yaradı, oyları patladı.

Ama Şaban Dişli vakası olsun, Deniz Feneri vurgunu olsun...

Bu konular gündeme gelince iktidar ağır yara alıyor.

Çünkü hırsızın dininin imanının olmadığını herkes biliyor.

4x4 Hızlı Okuma

Şaban Dişli olayının özeti şu: Şaban Dişli arsa alımında kullanılmak üzere şahsi birikimi olan 260 bin Euro ve 120 bin USD tutarında meblağı (o günkü kurla yaklaşık 500 bin USD) borç veriyor. Karşılığında sözleşme ile 1 milyon dolar geri ödeme istiyor.

Soru: Bu işlem neden bu kadar basit anlatılmıyor, korkuluyor? Daha ilk günden bu ticari işlem belgeleri de ortaya konularak kamuoyu ile niçin paylaşılmıyor?

Başbakan bu görüşe katılmıyor. Ama ben yine de Cumhurbaşkanı yerine Başbakan’ın Ermenistan maçına gitmiş olması gerektiğini düşünüyorum. Mesele sadece Abdullah Gül’ün şahsında Türkiye Devleti’nin riske atılması değil. ABD’deki BM toplantısına da, Söğüt şenliklerine de Gül gidiyor.

Soru: Hani Ahmet Necdet Sezer döneminde özlendiği gibi... Cumhurbaşkanı ve Başbakan her yere birlikte, el ele gideceklerdi? Hani verilen sözler nerede, hani ellerin nerede?
Yazarın Tüm Yazıları