Paylaş
Kiminiz beğendi, azınız kızdı, çoğunuza derdimi anlatamadım bile.
Oysa risk açık seçik ortadaydı.
Demokraside kutsalı tartışmak zordur.
* * *
Oturmuş demokrasilerde birileri ortaya tez atar.
Hemen karşı tezi çıkar.
Tartışılır senteze varılır.
Herkes hoşnut kalır.
Bizdeyse tez sahibi konuşur...
Başka ses çıkarsa kavga kopar.
Kim kimi döverse onun dediği olur.
* * *
İktidar partisi türbanı üniversitede serbest bırakmak isterken, insan haklarına ve demokrasiye uygun zeminden yola çıktı. Ama kendi kutsalını kimseyle paylaşmaya kıyamadı, bir seri hatayla kapatmanın eşiğine kadar geldi, ipten döndü.
Adalet ve Kalkınma Partisi bugün diğer bir kutsalla karşı karşıya...
MHP’nin dogması “Türklük”, CHP’nin kırmızı çizgisi “üniter devlet”.
Bence Adalet ve Kalkınma Partisi’nin niyeti hiç öyle olmasa da... Anlaşılan muhalefet ve seçmen tabanının neredeyse yarısının (kaynak Adil Gür) durduğu yerden bakıldığında, Türklük ve üniter devlet riske atılmış gibi gözüküyor.
Dolayısıyla tıpkı türban örneğinde olduğu gibi, siyasette ipler geriliyor, kopuyor.
Hatırlarsınız, türban kavgası iktidarla ana muhalefet arasında kapanmaz uçurum açtı.
Kürt açılımı da iktidar partisiyle MHP arasındaki iyi niyet köprülerini havaya uçurdu.
DTP’ye daha düne kadar selam vermeyen Başbakan’ın bu partiyle ittifakı da sağlam değil.
Peki ama gelecek seçime kadar 2 yıla yakın süre var. Nasıl geçecek?
Hükümet ülkeyi Meclis ve muhalefete lüzum duymadan mı yönetmek istiyor?
Eğer öyleyse yolu açık olsun... Ama bu rejime demokrasi denilmesi zordur.
* * *
Antony Burgess 41 yaşındayken yanlış teşhis kurbanı oldu. Doktorlar, “Beyninde tümör var, bir yıla kalmaz ölürsün” dediler. Eşine para bırakma telaşıyla bir yılda beş kitap yazdı. Ertesi yıl Burgess ölmedi, eserleri ölümsüzleşti.
Otomatik Portakal isimli kitabında yeniyetme kahramanın çevreye verdiği zarar anlatılır. Kahramanımız özel bir programla “iyilik meleği” haline getirilir, ama bu kez de zamanında zulmüne uğrayanların elinden kurtulamaz.
Teşbihte hata olmaz.
Galiba bize anlatılmak istenilen şudur:
Kürtlere kötü davrandınız. Dayak zoruyla değişmek zorundasınız.
Ama otomatik portakal gibi iyiyi-kötüyü anlamadan, tartışmadan, emir-komutayla bu değişim olur mu hiç?
Zorla güzellik olur mu?
Başlığa bir göz atın. Karar sizin.
Paylaş