Enis Berberoğlu: Şirket değil ortak kurtarma

Enis BERBEROĞLU
Haberin Devamı

YİNE başımıza aynı iş geldi... Etrafında dolaşıp ifadede güçlük çektiğimiz iki konuda yardım almak zorunda kaldık...

Doğru tartışmayı yanlış eksende yürüttüğümüzü Merkez Bankası eski Başkan Vekili Zekeriya Yıldırım'a rastlayınca anladık...

Zekeriya Yıldırım, hükümetin batık banka iştiraklerini kurtarma girişimlerine doğru adı buldu:

‘‘Buna şirket kurtarma denilemez, bu iş ortak kurtarmadır...’’

Doğru tarifi bulunca meseleye muhalefet açısı aniden değişti...

Çünkü kimse bu ülkede daha az üretim, daha az iş ve aş istemez.

Karşı çıkılan sadece şirket batıranların kurtarılmasıdır.

Bakın TBMM'den yeni çıkan yasada banka birleşmelerine vergi teşviki geliyor, kimsenin itirazı yok... Çünkü zarardaki veya ekonomik rekabete uygun olmayan ölçekteki bankayı devralan kárlı banka;

1) Bankanın içine koyacağı yeni sermaye ile vazgeçilen vergiden çok daha yüksek ekonomik faydayı peşinen sağlayacak.

2) Bankasını kötü yöneten eski ortağın hissesi azalacağı (hatta belki de sıfırlanacağı) için piyasa düzeninde en uygun çözüm bulunacak.

Dolayısıyla hükümete önerimiz açıktır... Gelin bankalara tanıdığınız bu teşviki, reel sektördeki şirketler için de genişletin...

Kararı piyasaya bırakın, batık banka iştiraklerini devralan girişimciler isterse eski patronu baş tacı, dilerse tasfiye etsin... Kime ne?

* * *

Fikrine ve zikrine güvendiğimiz bir başka bankacı aradı... Faizlerin yükselişini dedikodulara veya batık bankacılara dönük polisiye operasyonlara bağlayan yorumlara karşı çıktı... Ardından sıraladı:

Merkez Bankası ekonomik programla birlikte para otoritesi gibi çalışmaya başladı... Yani Türk Lirası çıkışları ancak döviz karşılığı oldu... Son aylarda Merkez Bankası bilançosu hiç büyümedi. Peki likidite ihtiyacı nasıl karşılanacaktı?

Demek ki faizlerin yükselmesi kaçınılmazdı...

Bankacılık sistemi aktiflerinin çok üstünde rakamlarda faiz ve vade riski taşıyor... Yani kısa vadeli kaynakla (mevduat, repo parası) uzun vadeli hazine káğıdı pozisyonu var. Sistemi çevirebilmek için gerekli nakdi bulmakta zorlanıyor.

Demek ki faizlerin yükselmesi kaçınılmazdı...

Bankalar yurtdışından döviz getirip hazine káğıtları satın alırken herkes faiz düşüyor diye alkış tuttu. Şimdi açık pozisyonların kapatılması, yani dış borçların ödenmesi gerekiyor. Bankalar Türk Lirası bulup, döviz satın almak telaşında...

Demek ki faizlerin yükselmesi kaçınılmazdı...

Batık bankalarda 10 milyar dolar, kamu bankalarında 30 milyar dolar görev zararı var. Mali sistemin büyüklüğü 90 milyar dolar, demek ki üçte biri donuk halde.

Demek ki faizlerin yükselmesi kaçınılmazdı...

* * *

Neden sonucu doğru kurmazsak, önümüzü göremeyiz.

KARŞI GÖRÜŞ-KATKI

‘‘Bence affedebilme hakkına sahip olan tek kişi suça maruz kalan mağdurlardır. Devlet benim ailemden birini öldüren ya da karşı komşumu arabasıyla ezen katilleri, hepimizin sağlığını tehlikeye atan sorumsuzları affedebilme hakkına sahip değildir... Sahip olduğu tek hak kendine karşı suç işleyenleri affedebilmektir, ama gelin görün ki af kapsamında devlete karşı suç işleyenler yok.’’

(Ahmet Vefa Erdem)

‘‘Başka yol kalmadı. Tüm (?) köşe yazarları aranızda anlaşın. Aynı gün, ortak bir çağrı yapın. Hep beraber toplumun tepkisini meydanlarda ifade edelim. Allah aşkına şu işin ucundan tutun. Artık insanca yaşayalım.’’

(Anıl Barutçu)

Yazarın Tüm Yazıları