Enis Berberoğlu: Sıradaki tehdit

Enis BERBEROĞLU
Haberin Devamı

Din kisveli terör örgütü Hizbullah'ın Güneydoğu bölgesinde PKK'nın yerini almaya çalıştığı yönündeki ilk analizlerden biri 1999 Nevruz'unda Diyarbakır mahreciyle bu köşede çıktı... Bu yüzden İstanbul Kavacık'taki operasyona pek şaşırdık diyemeyiz.

Ancak yine de Hizbullah tehdidinin fazla abartılması yanlısı değiliz. Çünkü PKK'nın yarattığı boşluk ve Hizbullah'ın bu role soyunması ayrı meseledir. Ama Hizbullah'ın içinde bulunduğu konum bu hedeften çok uzaktır.

* * *

Hizbullah'ın korkulan yükselişini önleyen en önemli etken ‘‘erken uyarı’’ oldu. Devlet, PKK'nın ilk döneminde rastlanan, terör kadrolarını ‘‘bir avuç baldırı çıplak’’ diye tanımlama gafletine bu kez kapılmadı.

Aksine meydanın Hizbullah'a kaldığı gerçeğini daha ilk günden tespit etti, kamuoyuyla paylaştı. Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan'ın son derece başarılı bir Hizbullah operasyonundan sonra basına yansıyan yorumu yeterince açık değil miydi:

‘‘Hizbullah, PKK'dan sonra, ülke için en büyük tehlikedir. Operasyonda ele geçirdiğimiz dokümanda, bu örgütün, şeriat esaslarına dayalı olarak, bölgede Kürt-İslam devleti kurmayı hedeflediğini tespit ettik.’’ ( 1 Nisan 1999, Hürriyet Gazetesi).

* * *

Hizbullah'ın PKK'ya göre stratejik zaaflarından birisi de dış destek kaynaklarındaki çeşit azlığıdır...

PKK, Rusya'dan Avrupa'ya, Irak'tan Suriye'ye kadar geniş siyasi yelpaze ve coğrafyada destek arayıp bulurken Hizbullah neredeyse sadece İran'a mahkûmdur. Çünkü Avrupa ve Rusya'nın bu radikal dinci örgüte kamp, silah veya siyasi destek vermesi, bu ülkelerin iç kamuoyu tarafından kolay kabul edilemez. Dolayısıyla Hizbullah'ın doğum yeri İran'ın Türkiye'yle ilişkileri bu örgütün geleceğini de etkileyecek niteliktedir:

‘‘Hüseyin Velioğlu'na çok yakın bir konumda görev yapan Abdülaziz Tunç'un verdiği bilgilerle, İran bağlantısının daha da net biçimde ortaya çıktığı belirtildi. Tunç ve beraberindeki bir grup örgüt üyesinin 1988'de İran'a gittiklerini ve burada eğitim gördüklerini anımsatan yetkililer, bu gruba İran içinde yardımcı olan kişinin kendisini Resul olarak tanıtan bir ‘devrim muhafızı' olduğunu belirtti. Söz konusu Hizbullah grubunun İran'da Kalaşnikof, G3, G1, Browning, Colt, Beretta tipi silahların kullanımı, parçalarının takılıp sökülmesi alanlarının yanı sıra, el bombası ve roket kullanımı konusunda da İran yönetiminin yardımıyla eğitim gördüğü bildirildi.’’

(Örsan K. Öymen, Milliyet Gazetesi, 5 Temmuz 1999).

* * *

Güvenlik birimlerinin erken harekete geçmesi, Hizbullah’ın en azından Güneydoğu bölgesine dönük oyun planını bozdu:

‘‘Diyarbakır DGM'de yasadışı Hizbullah örgütüne üye olmak suçundan yargılanan İzzettin Kutulman ve Halim Seçkin, polise verdikleri ifadelerde Hizbullah örgütünün 1999 yılı başından itibaren yeni taktik ve strateji geliştirdiğini anlattılar. Örgütün cami faaliyetlerine ara vererek, cemaat faaliyetlerine yöneldiğini anlatan sanıklar, bu amaçla örgütsel eğitimin ev, çay ocağı, evlerin bodrum katları ve benzeri yerlerde yapıldığını ifade ettiler.’’ (Diyarbakır ANKA, 2 Ağustos 1999).

* * *

Sonuç olarak Hizbullah'ın sesinin son dönemde çok çıktığı doğrudur. Ama duyulan kesinlikle zafer çığlıkları değildir. Hatta tam aksine hızla güçten düşen Hizbullah'ın canının fena yandığı ortadadır.

Ne var ki Güneydoğu sorunu çözülmezse, adı her ne olursa olsun sıradaki tehdit kapıdadır.

Yazarın Tüm Yazıları