Paylaş
NECİP Türk basını genellikle fazla devletçi bulunur.
Bırakın 12 Mart veya 12 Eylül gibi olağanüstü dönemleri, normal zamanda bile ulusal çıkarları gözeten otosansür uygulandığı kanısı yaygındır.
Belgelerle Türk Tarihi Dergisi'nin son sayısında, devlet-basın ilişkilerinin yarım asır önceki yazışmaları yayınlandı.
Devletin ne kadar geniş yelpazede hassasiyet taşıdığını, basının ne kadar itaatkár olduğunu sergilemesi açısından fevkalade eğlendirici, belki de öğretici belgeler...
Okuyun o günden bugüne ne kadar gelişme var, kendiniz karar verin.
* * *
453 numaralı belgeye göre dönemin Başbakan Yardımcısı, demeçlerinin gazetelerde kuşa çevrilmesinden şikáyetçi:
‘‘Bundan sonra başbakan yardımcısı'nın Meclis'teki açıklamalarının gazeteye tam olarak geçmesini rica ediyorlar.’’ (6 Aralık 1946).
Dini eğitime dönük yayınların formatıyla ilgili talimatlara uygun düşen bir örnek 463 numaralı belge:
‘‘Dini eğitim konusu üzerine Büyük Millet Meclisi'ndeki dünkü konuşmalar hakkında ülkede zararlı akislere (yansıma) meydan vermemek için gazetelerde ve dergilerde büyük ve dikkat çekecek manşetler yapılmamasını başbakan özellikle rica etmektedir.’’ (25 Aralık 1946).
* * *
Basının diplomatik önceliklere göre yönlendirilmesine sıkça rastlanıyor.
458 numaralı belge: ‘‘Bulgarların aleyhimizdeki yayınlarını kesmeleri için görüşmeler yapıldığından Bulgarlar aleyhinde yayında bulunulmaması Genel Müdürlükten bildirilmiştir.’’ (18 Şubat 1947).
Aradan geçen sürede artık her ne yaşandıysa, 462 numaralı belgede ‘‘atış serbest’’ izni bakın nasıl veriliyor: ‘‘Bulgarlar aleyhinde şimdilik yayın yapılmaması hususunda şubat ayı içinde yapılan ricamız artık geçersizdir.’’ (12 Nisan 1947).
Sadece ülkeler değil bazen yabancı konuklara dönük yasaklar bile söz konusuydu. Örneğin eski İngiliz Sömürge Bakanı Lord Amery 1947 Mart ayında birkaç günlüğüne Türkiye'ye geldi. Bakanın oğlu bu ziyaretten bir yıl kadar önce işlediği bir suç nedeniyle idam edilmişti.
459 numaralı belge, bakanın acısına karşı gösterilen resmi hassasiyetle ilgili: ‘‘Lord Amery geldiği vakit bu konuyu (oğlunun idamı) hatırlatır bir yazısının çıkmamasını Genel Müdürlük ısrarla ve özellikle rica etmektedir.’’ (6 Mart 1947).
* * *
Amerikan yardımına yayın yasağı, gazetecilerin duruşmasına yayın yasağı, seçimlerdeki yolsuzluğun yayın yasağı...
Yasaklar, yasaklar... O döneme ilişkin gerçek bilgiyi gazetelerde değil sansür belgelerinde aramak sanki daha akıl kárı...
Aradan geçen 50 yılda neyin ne kadar değiştiğini takdirinize bırakmakla birlikte, hatırlatmak isteriz ki, sansürlü gazeteler ve devlet radyosu (BBC dinlemeyenler için) o günlerin tek haber kaynağıydı...
Bugün özel radyolar, TV istasyonları, haber kanalları, internet haber portalları var. Bir haberin şu veya bu gazetede çıkmaması, gizli kalması anlamına gelmiyor. Sansürün anlamı kalmıyor.
KARŞI GÖRÜŞ-KATKI
‘‘Bedelli askerlik kararının çıktığı günlerde 1 haftalık askerdim. Ve hálá askerim. Sizin de yazınızda bahsettiğiniz gibi insanlar kaçak olmalarına rağmen 28 gün gibi komik bir sürede, komik bir bedel vererek askerlik problemlerini çözdüler. Taksitlerini yatırmayan sekiz bin kişiye yeni bir fırsat verilmesine tahammül edemiyorum.’’ (İ.Y)
‘‘Kimmiş ‘Fikir suçu ayıbı temizlensin' diyemeyen. Yahu adamlar yatıp kalkıp aynı şeyi söylüyorlar. Sağır sultan duydu bu Faziletlileri (Refahlıları). Siz neredesiniz sahi, Erbakan'ın meşhur Uganda'sında mısınız? Zaten orada veya burada olmanızın millete bir faydası yok.’’ (M.Ç)
‘‘Demokrasi hepimize lazım. Hem de sınırsız şekilde. Herkes istediği gibi yaşasın. Bu dünyada ikinci kez yaşamayacağız. Türbansa türban, içkiyse içki, camiyse cami, barsa bar; herkes kendi hayatını özgürce yaşasın. Kendi doğrularımızla başkasının hayatını karartmaya hakkımız yok.’’ (M.K)
Faks: 0212-677 03 48
Paylaş