Paylaş
Kırk yılın başında yabancı basında dişimize uygun bir haber çıktı, ama sonu ucuz polis filmlerini andırdığı için hevesimiz kursağımızda kaldı...
Oysa ilk haber gerilim romanlarının girizgáhı gibiydi.
Monte Carlo'da deniz kıyısında eski bir konağın en üst iki katında ikamet eden yaşlı banker geçen cuma günü sabaha karşı çıkan yangında dumandan boğularak can vermişti... Parkinson hastalığı çeken banker bir hastabakıcı ordusunun kontrolündeydi. Nitekim öldüğünde yanında bir hemşire de vardı. 67 yaşındaki hasta finans baronu 10 kişilik yakın koruma timinin geceleri evde geçirmesine karşıydı... Banker Edmond Safra'nın ölümüyle ilgili tek tanık 41 yaşındaki ABD'li bir hastabakıcıydı.
Ve anlattığı öykü tüyler ürperticiydi.
Ted Maher isimli, ABD ordusunun özel kuvvetler birliğinden ayrılma hastabakıcıya göre, yüzleri maskeli iki kişi sabaha karşı kapıyı kırarak eve girdi. Kendilerine karşı koyan hastabakıcıyı karnından ve bacağından bıçaklayarak safdışı bıraktı. Ardından evin iki ayrı yerinde yangın çıkardı. Saldırganlardan kurtulmak amacıyla banyoya saklanan Safra ve yanındaki hemşire dumandan boğularak öldü.
* * *
Uluslararası medya hemen öykünün üstüne atladı. Safra ani ölümünden hemen önce 10 milyar dolarlık bir pazarlığı bağıtlamak üzereydi. Sahibi olduğu New York Ulusal Bankası'nı Londra'daki HSBC kuruluşuna satacaktı.
Belki de bu nedenle yabancı gazetelerin manşetlerine taşıdığı olağan şüpheli Rus mafyası oldu. Organize suç örgütlerinin Safra'yı ‘‘karapara aklama operasyonlarında ABD yönetimiyle işbirliğine gittiği için cezalandırdığı’’ senaryosu üzerinde fikir birliğine varıldı.
Zaten toprağı bol olsun Safra'nın mali operasyonları konusunda rivayet muhtelifti. Safra, yüzyılı aşkın bir süredir bankacılıkla uğraşan bir ailenin çocuğu olarak 1932 yılında Lübnan'da doğdu.
Babası Osmanlı İmparatorluğu'nda ticareti finanse edenlerdendi. Gençlik yıllarında İsviçre'ye göç eden Safra, başta Museviler olmak üzere dünyanın dört bir yanındaki varlıklı kişilerin güvenini, dostluğunu ve parasının yönetimini elde etti.
Safra'nın holdingi, bireysel bankacılık dışında değerli metal ve menkul kıymet işlem hacmi ile de dünyada söz sahibi oldu. Ancak Safra sık sık karapara, uyuşturucu ve silah ticareti yapmakla da suçlandı.
* * *
Ne var ki Monaco polisinin ‘‘kahraman hastabakıcıyı’’ sorgulaması mafya kurbanı banker senaryosunu bozdu. Polis önce hastabakıcının ifadesinde anlattığı gibi kapının zorlanmamış olduğunu tespit etti. Ardından binanın giriş katındaki bankaların güvenlik kameralarından söz konusu saatte giriş-çıkış yapan olmadığını anladı. Hastabakıcı üzerindeki baskı biraz artınca itiraf gecikmedi. Ted Maher son derece ağır olarak nitelediği çalışma koşullarını değiştirmek için filmleri andıran bir tezgáh kurduğunu itiraf etti. Anlattığına göre önce bankeri yaşamının tehlikede olduğuna ikna edecek, sonra kahraman gibi ortaya çıkarak ödülünü isteyecekti. Maher olay sabahı kendisini bıçakladığını, sonra da yangın çıkardığını kabul etti.
* * *
Milyarlarca dolar, hasta banker, karapara sabıkalı banka, Rus mafyası, hastabakıcılar, body-guard timi...
Neden çok, muhtemel fail bol...
Ama sonunda katil kendisini yaralamaktan başka bir iş beceremeyen, kibritle oynarken ev yakan çocuk düzeyinde zeká sahibi hastabakıcı çıkıyor.
Sanki filmin sonunu getiremediği için aklına son anda ucuz bir fikir gelen beceriksiz senaristin eseri...
Yoksa gerçek yaşamda esrar yok mu?
Veya var da çözmeye bizim aklımız mı yetmiyor?
Paylaş