Paylaş
Samimiyetle itiraf edeyim ki, Susurluk'ta çözüm arzum, telaşla ve eksik hazırlanmış tepki yasalarından korkumdan fazla değil.
Susurluk'u aydınlatalım gerekçesiyle toplumun önüne yeni kara delikler açılması kabul edilemez.
O yüzden son günlerde kamuoyunda ve siyaset kulislerinde tartışılan ve çetelere karşı tek çare olarak sunulan yeni ‘‘Pişmanlık Yasası’’ taslağı kesinlikle aceleye getirilmemeli.
Samimi pişmanlığın ölçüsü, ödülü iyi ayarlanmalı. Kamuoyunu yanıltmayı meslek haline getiren sahtekârların cezası unutulmamalı.
***
İsimleri Murat İpek ve Murat Demir'di... Altı ay kadar önce TV kanallarında, referans gazetelerinde boy gösterdiler.
PKK itirafçısı ikilinin anlattıkları kamuoyunu dehşete düşürdü.
İki genç delikanlı sözde komutan vurmuşlar, Murat Karayalçın'a suikast düzenlemeye kalkmışlar, TV kurşunlamışlardı. Kısacası sadece Roma'nın yakılması ile Titanik'in batışını üstlenmediler.
O dönemde kamuoyunun bilmediği, İpek ve Demir'in bu açıklamaları medya kuruluşlarından aldıkları para karşılığı yaptıklarıydı.
Devlet görevlileri bu ikiliyle çalışırken ne kazandı bilmiyoruz, ama İpek ve Demir'e inanan siviller çok zarar gördü.
Sanatçı ve insan hakları savunucusu Şanar Yurdatapan bu ikiliye yurtdışından sahte pasaport taşıdığı suçlaması yüzünden haftalarca hapis yattı. Diyarbakırlı bir gazeteci de, İpek ve Demir'i ilk keşfeden meslektaşımız olma sıfatıyla tutuklandı. Bu ikiliyi manşete taşıyan gazeteler, iddialar asılsız çıktıkça itibar kaybetti.
***
Beş ay hapis yatan Murat Demir yine ortaya çıktı. Üstelik bu kez ‘‘çek-senet tahsilatçısı’’ kimliğiyle...
Murat Demir ve akrabaları İzmir'de bir mobilyacıdan 440 milyon liralık alacağı, bir milyar lira düzeyinde tahsil amacıyla tehdit suçundan polis tarafından yakalandı, DGM'ce tutuklandı.
Cezaevinden çıktıktan 20 gün sonra üstünde tabancayla polisin eline düşen Murat Demir, ifadesinde bakın neler anlattı:
‘‘Bir süre dolaştım, Siverek'te kaldım. Daha sonra ailemin yanına İzmir'e geldim. Daha önceden ve cezaevinden tanıdığım Sedat Bucak'ın koruması Abdülgani Kızılkaya, Adana'dan beni cep telefonuyla aradı. Y.Ö'nün mobilyacı M.U'dan alacağını tahsil etmemi istedi. Tabancayı da Selçuk'ta bir çiftlikte Z.G'den aldım. Paranın 500 milyon lirası benim olacaktı.’’
Bu ifadenin de ne kadarına inanmak gerekiyor, kestirmek mümkün değil.
***
Gözüken o ki, devlet suç çetelerini ezemeyince, çaresiz bir kısım suçluyla anlaşmaya çalışıyor. Çeteyi ihbar edenin suçu affediliyor.
İlk bakışta ‘‘iyi pazarlık’’ gibi gözüken bu anlaşma Murat Demir gibi örneklerde aksıyor.
Çünkü ‘‘suçu suçluyla önlemenin’’ ağır faturası ortaya çıkıyor. İşlediği suçun cezasını çekmeyen suçlular serbest geziyor, cesaret buluyor.
Paylaş