Paylaş
REFAH Partisi, Soğuk Savaş'ın sona ermesiyle rotasını şaşıran Türkiye Cumhuriyeti'nin, Güneydoğu'daki savaş ateşinin yükselmesi nedeniyle iyice bocaladığı günlerde hemen her kesim için umut kapısı haline geldi...
Hatırlarsınız, Refah 1994 ara ve 1995 genel seçimlerinde sanki üç ayrı parti gibi propaganda yürüttü:
1) Güneydoğu'da Kürt kimliğini ön plana çıkardı. 2) Orta Anadolu ve Karadeniz'in muhafazakár seçmenine dini motiflerle seslendi, Şevki Yılmaz gibi provokatif figürler kullandı. 3) Büyük kentlerde neredeyse sol söylem kullandı, gelir dağılımı bozukluğunu sömürdü, yerel yönetimde namuslu ve ehil kadrolar istihdam ettiği izlenimini yarattı.
* * *
Refah'ın halkın tepkisini (dikkat edin taleplerini değil) işine geldiği gibi yönlendirmesi, beş yıldızlı otel salonlarında kongre toplayan, meydan toplantısı yerine gazete sayfalarıyla propagandayı yeğleyen sistem partilerini gafil avladı, siyasi İslam'a iktidar kapısını araladı.
Yakın tarih, popülizm marifetiyle sağlanan iktidarın sahibini kısa zamanda faşizmin eşiğine getirdiğini gösteren örneklerle dolu. Refah'ın kısa iktidarındaki radikal sicili de buna kanıttır.
Ama memleketi 28 Şubat türbülansına sürükleyen gelişmelerde Refah'ın payına düşen sorumluluk (diğer aktörlerle ilgili tespitimizi tekrarlamıyoruz), Fazilet içindeki son gerginlik sayesinde çok daha iyi tarif edilir hale geldi.
* * *
Fazilet'te gelişen yenilikçi çizgiye karşı statükonun yılmaz bekçiliğini üstlenen Oğuzhan Asiltürk, dün Anadolu Ajansı'na verdiği demeçte parti içi demokrasi anlayışını en açık biçimde ortaya koydu:
‘‘Bir partiye mensup milletvekilinin kendi partisini yıpratması kabul edilemez. Abdullah Gül ve arkadaşları sistemli bir şekilde partiyi yıpratmaya çalışıyorlar. Bizim gayretimiz ise onların dışarıya muhalefet yapmaları yerine partiye muhalefet yapmalarına mani olmaktır.’’
Yani Asiltürk'e göre, iktidara gelmek için mücadele ve her yol mübah, ancak parti içinde yönetime talip olmak yasak. Hele işe ‘‘tenkit’’ (eleştiri) karışmışsa haşa günah bile sayılır, cezası kesilir:
‘‘Partiyi tenkit edenlerin partide bir göreve getirilmeleri düşünülemez. Bu durum, partinin kendi kendini zayıflatması neticesini doğurur. Parti teşkilatı ile ters düşen bir yapı, partiye zarar verir. Bu arkadaşlarımız önce kendine çekidüzen vermeli, daha sonra görev beklemeliler.’’
* * *
Gazetecilik adabı, muhalefetteki partiye muhalefeti ayıp kılar. Ne var ki muhalefet partisi sadece kendisi muhalefette iken muhalefeti seviyorsa, bünyesindeki muhalifleri bile ayrılıkçı sayıyorsa, bu iktidar anlayışının teşhiri zorunludur.
KARŞI GÖRÜŞ-KATKI
(Fazilet'te kritik kavşak-25 Ekim 2000): ‘‘Fazilet kapanmazsa; 1) Yabancı kaynak girişi olmayacak (Neden olsun? Bakınız Ercan Kumcu'nun bugünkü yazısı), 2) Fazilet Partisi'nde demokrasi gelişmeyecek (Neden gelişsin), 3) Olacağı şu: Yabancı kaynak girecek ve partide demokrasi gelişecek diye yine yasanın gereği yapılmayacak!
(Sema Tufan)
(Telekom testi-27 Ekim 2000): ‘‘Bürokratların düşürüldüğü durum gerçekten üzücü. Bazı bakanlar bilerek daha önce defalarca incelenmiş konuları gündeme getiriyorlar. Rahat hareket etmek için -dürüstlük adına- bürokratlar baskı altında tutulmaya çalışılıyor.’’ (A.Ç.)
Paylaş